ŞIRNAK,
ŞIRNAK:
Şırnak’ın Tarihi
Tarih Öncesi Dönem
Şırnak; Guti, Babil, Med, Asur, Pers, Sasani, Emevi, Abbasi, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde Cizre’ye bağlı bir yerleşim birimi idi. 23 Temmuz 1914 yılında ilçe olmuş ve Siirt iline bağlanmıştır. Bu konumu 1990 yılına kadar sürmüştür. 18.05.1990 tarih ve 20522 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı yasa ile il statüsüne kavuşmuştur. İle bağlı altı ilçe bulunmaktadır. Bu ilçeler Beytüşşebap, Cizre, Güçlükonak, İdil, Silopi ve Uludere’dir.
İle bağlı altı ilçenin tarihleri geçmişlerine ilişkin bilgi aşağıda verilmiştir.
Beytüşşebap ilçesi; ilçe oldukça eski bir yerleşim birimidir. Beytüşşebap, Beyt ve Şebap kelimelerinden elde edilmiş Arapça bir birleşik isimdir. Gençlerin evi anlamındadır. Beytüşşebap tarihi eskilere dayanır. TA’NİN Dağlarından M.Ö.1000-7000 yılları arasında Neolitik dönemlere ait kayalara kazınmış resim ve kompozisyonların bulunması, ilçede 12.000 yıl öncesi insanların yaşadığı ve yerleşik bir düzenlerinin olduğunu gösterir.Tarihi süreç içerisinde ilçeye sırasıyla, Hurriler, Mittaniler, Asurlular ve Urartular egemen olmuşlardır. İlçe, 1054 yılında Selçukluların, 1514 yılında ise Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir. 1855 yılında Erzurum, 1865 yılında Van İline bağlanmıştır. 1887 yılında İlçe olan Beytüşşebap, 1926 yılında Siirt, 1936 yılında Hakkari ve 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı yasa ile Şırnak İline bağlanmıştır.
Cizre ilçesi; Cizre M.Ö.4000 yıllarından itibaren Gerzubakarta adıyla Guti devleti hakimiyeti altındadır. Gutiler döneminde ilk Cizre suru yapılmıştır. Cizre M.Ö.1894 yılında l.Babil Devleti yönetimine girmiştir. Babil Cizre’ye 22 Km mesafededir.
Cizre M.Ö.1595 yılında Babil egemenliğinden Arap egemenliğine geçmiştir. Daha sonra Asurlular, Medler, Persler, Sasaniler, Artuklular, Eyyubbiler, Abbasiler, Selçuklular, Moğollar ve 1627 yılından itibaren de Osmanlı Devleti hakimiyeti altına girmiştir.
Cizre beyliği önceleri Diyarbakır Sancak Beyliğine bağlı iken 1841 yılında Musul’a bağlanmıştır. Milli mücadele döneminde büyük başarılar gösteren Cizre’ye Fransızlar gelip şehri savaşsız teslim almak istemişlerse de, halkın direnişi ve silahlanmayı görerek işgalden vazgeçmişlerdir.
İslamiyet’in Cizre’ye girmesi ile birlikte şehre yarımada anlamına gelen Cezire adı verilmiş, Cumhuriyet döneminde ise küçük bir düzeltmeyle Cizre olarak değiştirilmiştir. Önceleri Mardin iline bağlı bir yerleşim birimi iken 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı yasa ile Şırnak iline bağlanmıştır.
Güçlükonak ilçesi; ilçe daha önce Siirt ilinin Eruh ilçesine bağlı bir köy iken, 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı kanunla ilçe olmuştur. 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı kanun ile idari bağlılığı değiştirilmiş ve Şırnak iline bağlanmıştır.
İdil İlçesinin milattan önceki adının Zarih olduğu söylenir. Zapdey adında bir süryaninin ilçeye hizmetlerinden dolayı da İdil’e, Beyt-Zaptdey (Zapdey’in evi) adı verildiği dolaşan rivayetler arasındadır. Milattan sonra(300-400) yıllarında Farslar burayı istila ettiler. Farslar döneminde buraya (Hazak) ismini vermişlerdir. Hazak farsça bir kelime olup, mert ve cesur anlamındadır.
İdil’de 1393 – 1491 döneminde Türkmenlerin büyük ölçüde nüfuz ettikleri ve 1387 yılında Timur’ un istila ettiği bilinmektedir. Timur’un ölümü ile Karakoyunlu devletinin eline geçen İdil, o günden sonra Türklerin hakimiyeti altına geçmiştir. 1924 yılına kadar köy olan İdil, bu tarihten itibaren Cizre ilçesine bağlı bir bucak, 1937 yılında ise Mardin iline bağlı ilçe olmuştur.
İdil, 18.05.1990 tarih ve 20522 Resmi Gazetede yayınlanan 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Şırnak İline bağlanmıştır.
Silopi İlçesi de, M.Ö. çeşitli kavimlerin yaşadıkları bir yerleşim birimidir. Bu durum ilçenin çevresinde bulunan tarihi eserlerden anlaşılmaktadır. Asurlular ve Roma İmparatorluğunun yönetiminde uzun yıllar kaldıktan sonra Selçukluların yönetimine geçmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Cizre İlçesi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır. 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Şırnak İline bağlanmıştır.
Osmanlı Dönemi
Uludere İlçesinin tarihi, millattan önceki yıllara dayanır. Tarihin seyri içinde Urartular Medler, Persler, Romalılar, Arsaklılar ve Sasanilerin egemenliğine girmiştir. 1054 yılından itibaren Türkmenlerin tarih sahnesine çıktığı bilinmektedir. 1142’de İmadettin Zenginin ve 1260 yılında Hulagu’nun Hakkari yöresini ele geçirmesini izleyen yılların kargaşalığı, yöre beylerinin 1349’da Karakoyunlulara bağlanmayı kabul etmeleri ile durur. 1386’da Timur ve 1502’den itibaren Safevi hakimiyeti altında yaşayan Uludere, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı İmparatorluğuna bağlanarak bütün il beyleri gibi içişlerinde serbest bırakılır. Aşiret Beyleri kendi egemenlik haklarını korumak, Osmanlı toprak sisteminin dışında bir sistemle yönetilmek ve seferlere asker yollamak şartıyla İmparatorluğun egemenliğinde Cumhuriyete kadar kalmışlardır.
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyetin ilanından sonra bucak haline getirilerek Beytüşşebap İlçesine bağlanan Uludere, 27.06.1957 tarihinde yürürlüğe giren 7033 Sayılı Kanunla ilçe haline getirilmiştir. 16.05.1990 tarihinde çıkarılan 3647 Sayılı Kanunla yeni kurulan Şırnak iline bağlanmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra bucak haline getirilerek Beytüşşebap İlçesine bağlanan Uludere, 27.06.1957 tarihinde yürürlüğe giren 7033 Sayılı Kanunla ilçe haline getirilmiştir. 16.05.1990 tarihinde çıkarılan 3647 Sayılı Kanunla yeni kurulan Şırnak iline bağlanmıştır.
Şırnak’ın Tarihi Yerleri
Camiler
Cizre Ulu Camii
639 yılında kiliseden camiye çevrilmiştir. Abbasi döneminde onarıma alınmıştır.1160 yılında Cizre Emiri Baz Şah ın oğlu Emir Ali Sencer tarafından büyük onarıma alınmış olup,minaresi 1156 yılında dört köşe şeklinde yapılmıştır. Cizre Ulu Cami, ortası delik büyük değirmen taşlarına benzer taşların üst üste konulup sütun yapılması ile üzerlerine kubbeler konulmak suretiyle yapılmıştır. Bu kubbeler demir köşebentlerle birbirlerine sütunlar bağlanarak sağlamlaştırılmıştır. Her kapının üzerinde kur an-ı Kerim ayet ve sureleri bulunur. Büyük demir kapısı şu anda Topkapı Sarayı Müzesi’nde 1983 ten beri muhafaza altına alınmıştır. Üzerinde gümüş motifler, bakır şekiller, kufi yazılar bulunmaktadır. Cizre Ulu Cami kapı tokmakları dünyaca meşhur bir oymacılık sanatının en mühim şaheseridir. Fizikçi ve sanat adamı İsmail Ebul-iz El Cezeri bu tokmakları yapmıştır. Ulu Cami mescit kısmı Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyona alınmıştır. Ancak Ulu Cami Külliyesi’nin batı, doğu ve kuzey kısımları onarıma alınması gerekmektedir.
Nuh Peygamber Camii
Tufan olayından bu yana insanlığın ikinci babası olan Nuh Peygamber
(A.S) kendi adıyla anılan camide yatmaktadır. Dağkapı mahallesinin tepe noktasında, Dicle Nehrinin coşup ulaşamayacağı bir noktada yapılmıştır. Nuh Peygamberin mezarı alt bodrum katındadır. Eski kullanılan mihrap hala durmaktadır. Caminin ikinci kat kısımları zamanla yıkıldığından halkça onarımlar yapılmış, düz beton atılmış, aslından saptırılmıştır.
Süleymaniye Camii
Emir Muhammet İbn Emir Şah Ali Bey, İbn Emir Bedreddin tarafından yaptırılmıştır. Bu zat 1573-1583 yılları arasında beylik yapmıştır.1307 Rumi (1891 Miladi) yılında Ş.Abdulhakim Derşevi tamir ettirerek cami haline getirmiştir. Daha sonra torunu Muhammed Nuri tekrar onu büyük onarıma almıştır.1972 yılı yazında Ş.Ahmet Munis onarıma almıştır. Cami kısmı siyah bazalt taştan yaptırılmıştır.
Mushafireş Camii
Cizre Dağkapı Mahallesinde Yeni çarşıda bir camidir. İçinde,19l6 yılına kadar Hz. Osman tarafından Cizre’ye gönderilen bir Kur an-ı Kerim sağlam bir şekilde mevcut bulunmaktaydı. Daha sonra çıkan bir yangın sonucunda kısmen yanmıştır. Cami komşularından bir şahıs tarafından kalan kısmı kurtarılmıştır.
Mir Abdal Camii
1437 yılında Cizre Beyi Emir Abdullah (Abdal) İbn Abdullah İbn Seyfeddin Boti tarafından yaptırılmıştır. Güneyde sağda esas mescit bulunur. Üstü kubbelidir. Cizre surları üzerindedir. Bazalt siyah taştan yapılmıştır. Son onarımlarda moloz taş kullanılmıştır. Mescit kapısı işlemeli mermerden yapılmıştır. Diğer kısımları medrese olarak kullanılmıştır. Mem-u Zin türbeleri bu mescide yapışık bölümün alt kısmındadır. Sonradan caminin kuzey kısmında mescit betondan inşa edilmiştir.
Finik Ören Yeri
Cizre’ye yakın bir noktada bulunan Damlarca ve Eskiyapı köyleri arasında Finik Ören Yeri İ. Ö. 4000 yıllarına aittir. Dağlık bir bölgede yer alan kentte saray, zindan, sarnıç yerleri ve beyaz kalker taştan oyulmuş çok sayıda mağara ev bulunmaktadır. Finik Kalesinin kuzeyinde “Borzana Sitiya” adı verilen yerde kayaya işlenmiş bir kadın kabartmasıyla köyün kuzeydoğusunda yan yana duran bir kadın ve bir erkek kabartması bulunmaktadır.
Bâbil Ören Yeri
Cizre’nin 20. km güneybatısında Suriye sınırı üzerindeki Kebeli köyünde yer alan Bâbil Ören Yerinin çevresi dikdörtgen biçiminde surlarla çevrilidir. Dış kaleyi oluşturan bu surlarda yaklaşık 30 adet burç vardır. İç kale ise daire biçimindedir. Surlar yontulmamış bazalt kayalardan, yapılar ise beyaz kalker taştan yapılmıştır.
Kasrik Ören Yeri
Şırırnak-Cizre karayolunun 30. km. si üzerinde yer alan Kasrik Ören Yeri, Guti ler döneminde “Sazirka” olarak anılmaktaydı. Bir boğaz içinde yer alan yerleşmede, tarihi su bentleri, heykeller ve kent kalıntıları bulunmaktad. Cizre ve Finik Beylerinin bu yöreyi yazlık olarak kullandıkları bilinmektedir.
Bazebde Ören Yeri
Cizre’nin 2 km doğusunda Dicle Nehri kıyısında yer alan Bazebde Ören Yeri zamanla Dicle Nehri yatak değiştirdiği için Suriye topraklarında kalmıştır. İlk çağlara ait kent kalıntıları ve ünlü bir köprüsü vardır.
Medreseler
Kırmızı Medrese
Cizre Beyliği döneminde II. Han Şeref Bey tarafından XIV. yüzyılda yaptırılmıştır. Cizre Akkoyunluların eline 1475 yılında geçerken Cizre Emirleri sürgün edilmiştir. Emir Bedrettin oğlu II. Şeref (Hanşeref) Boti Aşireti ve çevre halkının yardımı ile1508 yılında Cizre’yi alırken duada bulunmuş. ” Yarabbi ben tekrar Cizre’yi alabilsem sana bir Camii inşa edeceğim” demişti. Allah da bu duasını kabul buyurduğundan Kırmızı Medrese’yi inşa ettirmiştir. Cizre Suru’nu bu yerden yardığından surun üzerine bina etmiştir.
Cizre de Dağkapı Mahallesinin Şah Mahallesi ile kesiştiği noktada sur üzerindedir. Güneyinde Mescit ile altında Şeyh Ahmed El-Cezeri adlı meşhur müfessir, yazar, şairin türbesi ile, Cizre emirlerine ait aile mezarlığı da vardır. Medresenin içi avlulu olup, doğusunda batısında ve kuzeyinde dershaneler, yemekhane ve öğretmen lojmanları bulunur. Bunların bir kısmı halen yıkık olup, restarasyona ihtiyacı vardır.
Mihrabı beyaz taştan olup, 2.82×3. 78 ölçülerindedir. Mihrap köşegeni 55 derecedir. Mihrabın çevresini iç bükey üçgenler sıralı bir dizi ters U şeklinde sararak, altlarda da, içe doğru döner. Mihrap boşluğu yarım daire planlıdır. Mihrabın üstü basık ve tuğla kubbe ile örtülüdür.
Medresenin güneybatısında kare planlı bir oda bulunur ki çok güzel motiflerle süslenmiştir. Bu oda profesör ve baş müderris odasıdır. Şair ve yazar Şeyh Ahmet El-Cezeri kullandığı gibi, Müftü Molla Zade’nin dedelerinden Şeyh İbrahim Sori de bu odada görev yaptığından burada gömülmüşlerdir.
Medrese Cizre ye özgü kırmızı tuğlalardan örüldüğü için Kırmızı Medrese denilir.
Mir Abdal (Abdaliye Medresesi)
1437 yılında Cizre beylerinden Emir Abdullah(Abdal) İbn Abdillah İbn Seyfeddin Boti tarafından yaptırılmıştır. Bu zat Mem-u Zin olayında geçen Emir Zeynuddin’in babasıdır.
Medrese güneyde sağda büyük bir mescitten oluşmuş olup, güneyde solda dersaneler ile kuzeyde ve batıda öğrenci yemekhanesi, öğretmen öğrenci lojmanları yer almakta idi. Batıda şimdi Nusaybin caddesi tarafına açılan kapıda iki oda bir eyvan temelleri varken, son seneler de bilinçsiz düzenlemeyle bir şadırvan yapılmış, kuzeyi bir cami haline getirilmiştir. Esas mescit yıkılmak üzeredir.
Caminin tamamı siyah bazalt taştan yaptırıldığı halde, ikinci onarımlarda moloz taşlar kullanılmıştır. Mescit kısmının kapısı işlemeli beyaz mermerden yapılmıştır. Güneyde idare odalarının altında dünyaca meşhur aşk öykü sahipleri Mem-u Zin türbeleri bulunur. Abdaliye Medresesi Cizre Dağkapı Mahallesi ile mezarlık arasındadır.
Süleymaniye Medresesi (Medresetül Süleymaniyye)
Cizre beylerinden Emir Muhammed İbn-Emir Şah Ali Bey, İbn Emir Bedrettin tarafından inşa edilmiştir. İlk ataları olan Emir Süleyman Beye izafeten Medreset ül Süleymaniyye denilmiştir. 1573-1583 yılları arısında beylik yapan bu zat bu medreseyi inşa ettirmiştir.
1307(1891) Rumi yılında Ş. Abdulhakim Derşevi tarafından tamir ettirilmiştir. 1972 yılında büyük bir onarıma alınmıştır. Şu anda Muhammet Nuri Camii olarak adlandırılır.
Mecidiye Medresesi (Medresetül Mecdiyye)
Cizre beyi Emir Mecduddin Bey tarafından yaptırılmıştır. Ş. Seyda tarafından büyük onarıma alındığı için, şu anda Ş. Seyda camii olarak adlandırılır. Cizre Kale Mahallesindedir.
Şazeh Medresesi
Cizre beylerinden Mecduddin İbn Emir Abdal tarafından Cizre’nin Çağlayan köyüne yaptırılmıştır. Çağlayan köyünün içine girerken medrese solda kalır.
Kaleler
Cizre Kalesi
M.Ö.4000 yıllarında Guti İmparatorluğu tarafından Cizre Surları ile Cizre Kalesi yaptırılmıştır. Cizre Kalesi şehrin kuzeyinde Dicle Nehri kıyısındadır.360 oda ve üç katlı olarak yaptırılmıştır. Bâbil, Med ve Asurlular tarafından onarım gördüğü gibi, Abbasiler döneminde Ömer oğlu Abdulaziz zamanında yıkılan yerler tekrar onarım görmüştür.
Kale üzerinde Emir Seyfeddin İbn İzzeddin Bey tarafından Seyfiyye medresesi yaptırılmıştır. Şimdi hala kale üzerinde mihrabı bulunmaktadır.
Cizre Kalesi, siyah bazalt taştan yaptırılmış olup, bey ve saray binaları ile lojman kısımları,
mescit ve medrese, zindan, divan, askeri kısımlardan oluşurdu.
Cizre Kalesi’nin doğusunda Dicle Nehri içinde bulunan kayalar Cizre beylerinin Sadabad ve yazlık toplantı yeri idi. Sarayburnu Kapısından bir geçişi bulunurdu.
Cizre Kalesi içinde bulunan Hamidiye Kışlası (1897) Sultan Abdulhamit zamanında Alay Komutanı ve Paşa olarak tayin edilen Cizre Miran aşiretleri reisi Mustafa Paşa (Mıstı-i Miri) tarafından beyaz kalkerli taştan üç katlı olarak inşa ettirilmiştir.
Çağlayan Kalesi (Şah Kalesi)
Cizre ilçesine bağlı Çağlayan köyünde başlı başına bir tarih yaşanmaktadır. Cudi Dağı’nın yamaçlarında bulunan Çağlayan da Kayzer Kale harabeleri bulunmaktadır..Kayzer Kalesi diye adlandırılan yerde 6 adet Asur Kralı Sanherib’e ait kabartma heykel bulunmaktadır.Kral,altı değişik yerden Nuh(A.S) Gemisinin durduğu yeri göstermektedir.
Said Bey Kalesi
1800 yıllarında Bedirhan Bey zamanında yapılmıştır. Bedirhan Bey in amcaoğlu Said Bey in yaptırdığı söylenir. Said Bey Kalesi beyaz kalker taştan yapılmış bir sura sahiptir. Kapısı 2 metredir. İçinde bir köşk ve su sarnıcı bulunmaktadır. Silopi’nin Gireçulya köyünde bulunmaktadır.
Yorum Gönder