KARAMAN,
KARAMAN:
Karaman’ın Tarihi
Tarih Öncesi Dönem
Karaman kentinin ilk kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber yapılan arkeolojik kazılar neticesinde, önemli bir yerleşim bölgesi, ticaret ve kültür merkezi olduğuna dair belgeler bulunmuştur.
Karaman kentinin ilk kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber yapılan arkeolojik kazılar neticesinde, önemli bir yerleşim bölgesi, ticaret ve kültür merkezi olduğuna dair belgeler bulunmuştur.
Karaman ve çevresinin M.Ö.8000 yıllarında yerleşik iskana sahip olduğu ortaya konulmuştur. İl, Hititler zamanında bir askeri ve ticaret merkezi olmuş daha sonra Firigya ve Lidya’lıların egemenliğine geçmiş, M.Ö.322 de Yunan Kralı Perdikkos ve Filippos’un işgaline ve talanına uğramıştır.
Osmanlı Dönemi
Karamanoğulları Anadolu Selçuklu Devletinin zayıflamasından ve yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını ilan edip Karamanoğlu Devletini kurmuşlardır. Karamanoğulları OĞUZ’ların SALUR boyuna mensuptur.
Şehir Klasik dönemlerde Larende olarak bilinir. 1256’da Karamanoğulları devletinin başkenti olan Larende, Cumhuriyetin ilanından sonra Konya iline bağlı olarak Karaman adını almıştır.
Karamanoğulları Anadolu Selçuklu Devletinin zayıflamasından ve yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını ilan edip Karamanoğlu Devletini kurmuşlardır. Karamanoğulları OĞUZ’ların SALUR boyuna mensuptur.
Şehir Klasik dönemlerde Larende olarak bilinir. 1256’da Karamanoğulları devletinin başkenti olan Larende, Cumhuriyetin ilanından sonra Konya iline bağlı olarak Karaman adını almıştır.
Karamanoğlu Mehmet bey Konya civarında Moğollarla yaptığı savaşı kazanarak Konya’yı moğol işgalinden kurtarmış ve Karamanoğlu Devletinin başkenti yapmıştır. O tarihlerde Anadolu Selçuklularının resmi dili Arapça, edebiyat dili Farsça idi. Yönetenlerle yönetilenler arasında dil konusunda büyük farklılıklar meydana gelmişti. Dil farkı büyük reaksiyonlar doğurdu. Hacı Bektaş Veli, Tapduk Emre, Yunus Emre, Aşık Paşa, Sarı Saltuk ve Karamanoğlu Mehmet Bey başta olmak üzere daha birçok kültür tarihinin büyük simaları Türk kültür ve medeniyetinin tahrip edilmekte ve yok edilmekte olduğunu görerek, siyasi ve kültürel taarruza geçmişlerdir. Karamanoğlu Mehmet Bey Türk Milliyetçilik tarihine altın harflerle yazılması gereken 13 Mayıs 1277 yılında yayınladığı bir fermanla Türkçe’nin zaferini sağlamıştır. Bu fermanla “Bu günden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya” diyerek Türkçe’den başka konuşulan ve yazılan dilleri yasaklamıştır.
Bugün Karaman halkının civar yerleşim bölgelerine nazaran daha düzgün bir lisan kullanmasını bu fermanda aramak lazımdır.
Karamanoğulları devletinin sınırları, en güçlü olduğu zamanlarda, Karaman, Konya, Sivas, Kayseri, Niğde, Adana, Antakya, Silifke, Anamur, Mut, Gülnar, Alanya, Gazipaşa, Antalya, Isparta, Beyşehir’e kadar uzanıyordu.
Karamanlılar kuvvetli düşmanlarının karşısında sarp yerlere bilhassa Toros dağlarına çekilerek korunurlar ve tehlike geçince tekrar İçel ve Larende (Karaman) tarafına geçerlerdi. Geçitler vasıtasıyla Konya’ya ulaşan ticaret kervan yollarını kontrol eden Karamanlılar, Ceneviz, Kıbrıs ve Malta tacirlerinden aldıkları vergiler ile mühim bir gelir temin ediyorlardı. Lamos, Silifke, Anamur, Manavgat gibi kendilerine ait limanlardan tahsil ettikleri gümrük resmi önemli gelirlerdendi. Karamanoğullarının Alaaddin Bey’den itibaren hedeflerinin gümüş sikkeleri görülmektedir.
Hıristiyan alemi tarafından kutsal sayılan ve antik şehir olarak bilinen Derbe kenti Avrupalı hıristiyan turistlerin dikkat ve ilgisini çekiyor. (Derbe Karaman’a bağlı Aşıran köyü yakınlarında yer alır) Hıristiyanların Hz. İsa Peygamber’den sonra kendilerine dini lider olarak bildikleri Michael Derbe’de yatmaktadır. Burayı ve Micheal’in kabrini ziyaret edenler Hıristiyan inancına göre kendilerinin hacı oldukları edinilen bilgiler arasındadır.
Karaman 15 Haziran 1989 tarihinde Türkiye’nin 70. Vilayeti olmuştur.
Karaman’ın Tarihi Yerleri
Derbe
Aziz Pavlos tarafından İ.S.47 – 49 ve 53 yıllarında üç kez ziyaret edilen Derbe, İncilde adı geçen tüm Hristiyanlık dünyası tarafından kutsal kabul edilen bir Piskopusluk Merkezidir. Anadolu’nun tarihi Coğrafyasını yazan Prof. Dr. W.M.Ramsay “M.S. 41 Yılında Antiochus’un Yeniden krallığı döneminde Derbe’nin Lykaonya’ya tamamen katıldığını, Galatia krallığı yapmış olan Amintas’ın Derbe ile İsavra’nın bir kısmı dahil olduğu halde bütün Lykaonya’ya hakim olduğunu” belirtmektedir.
Aziz Pavlos çadır yapımıyla uğraşan yüksek sınıftan Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Tarsus’ta doğmuştur. İ.S. 32 – 37 yıllarında dininden döndüğünde Hristiyanlık Yahudiliğin küçük bir mezhebi konumundadır. Pavlos Hristiyan topluluğuna katılmak ve inancını kanıtlamak amacıyla Şam’dan Kudüs’e gitti. Orada fazla destek bulamayınca Tarsus’a döndü ve 10 yıl sesiz kaldı.
İ.S. 47 yılında Pavlos ve Barnabas ilk misyonerlik gezisine başladılar. Başlangıçta Markos’da onlarla beraberdi. Suriye’den yola çıkan grup önce gemiyle Kıbrıs’a geçti.Buradan yine gemiyle Pamphylia’da Perge’ye geçtiler. Markos burada gruptan ayrıldı. Pavlos’la Barnabas ilk hedef olarak Pisidia Antiokheia’sına (Yalvaç) yöneldiler. Pavlos buradan İkonion (Konya), Lystra (Hatunsaray) ve Derbe’nin (Aşıran) Havralarının Yahudileri ile bağlantı kurdu. Pavlos ve Barnabas Pisidia Antiokheia ‘dan ayrıldıktan sonra önce İkonion’a geldiler. Burada iyi karşılanmadılar ve fazla kalmadılar. Lystra ve Derbe’de vaazlar vermek üzere İkonion’dan ayrıldılar. Önce Lystra’ya geldiler. Pavlos burada kötürüm bir adamı iyileştirdi. Ancak Yahudilerin olumsuz propogandası sonucu buradan ayrılıp Derbe’ye geldiler. Burada uzun süren vaazlar verdiler ve bir çok taraftar kazandılar.
Pavlos ve Barnabas taraftarlarının kendi başlarının çaresine bakabileceklerine karar vererek daha sonra iki kez daha ziyaret edecekleri Derbe’den ayrıldılar. Geldikleri yoldan bu kez Kıbrıs’a uğramadan Suriye Antiokheias’ına geri döndüler.
Aziz Pavlos bu ilk ziyaretinden 2 yıl sonra İ.S. 49 yılında bu kez karayoluyla ikinci kez Derbe’yi ziyaret etti. Pavlos bu ziyaretinde Atioch on the Orontes, Derbe, Lystra, Iconium, Antioch in Pisidia, Alexandria Troas, Neapolis, Philippi, Thessalonica, Beroea, Athens, Corinth, Ephesus, Caesarea, Antioch on the Orontes yolunu izlemiştir.
Aziz Pavlos İ.S. 53 yılında 3. ziyaretine çıktı. Bu ziyaretinde de Antioch on the Oronthes, Derbe, Lystra, İconium, Antioch in Psidia, Ephesus, Alexandria Troas, Asos, Lesbos, Chios, Samos, Trogyllium, Miletus, Cos, Rhodes, Patara, Tyre, Potolemais, Caesarea, Jaruselem yolunu izlemiştir.
İslami kayıtlarda Derbi – Dervi şeklinde yer alan Derbe’nin yeri yakın zamana kadar bilinmemekteydi. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü öğrencisi Alan S. Hall l958 yılında bu bölgede yaptığı bir araştırmada Aşiran Köyüne gelir. Köy halkından Mustafa oğlu Halil Aşiran Hall’a Kertihöyük’te üzeri yazılı büyük bir taş olduğunu söyler. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından taş üzerinde yapılan incelemede Derbe adının geçtiği saptanır. Halen Konya Arkeoloji Müzesi 1146 envanter numarasında kayıtlı 105 X 66 cm. ölçülerindeki İ.S. 157 yılına ait 15 satırlık yazıtın metin çevirisi şöyledir: “… Derbe’nin belediye ve halkı, Antoninus Pius’un ve Cornelius’un valiliği, Aulus Lulius’un belediye başkanlığı, Sestillianus’un rahipliği zamanında….”
Bu yazıtın bulunmasından sonra Kertihöyük çevresinde Sudurağı yakınlarında 10 cm. kalınlığında, 68 X 85 cm. ölçülerinde, siyah kireç taşından, üzerinde beş çizgili daire içinde 6 satır yazı yer alan ikinci bir yazıt bulunur. Halen Karaman Müzesinde 1 envanter numarasında kayıtlı olan İ.S. 4 – 6 yüzyıllara ait yazıtın metin çevirisi şöyledir: ” Burada Allah tarafından çok sevilen Derbe Piskopusu Michael yatmaktadır. 8 haziran İndictionun 14. yılı” Kertihöyük adıyla da bilinen Derbe 450 X 250 m. ölçülerinde büyük bir höyüktür. Höyük üzerinde yapılan araştırmalarda bazı yapıların temel izleri ile Hellenistik, Roma ve Bizans Devirlerine ait çok sayıda çanak çömlek parçaları görülebilmektedir. Daha önceki yıllarda yapılan yüzey araştırmalarında bir kartal heykeli ve bazı sikke örnekleri bulunmuştur.
Derbe Karaman İli, Merkez İlçeye bağlı Aşiran (Ekinözü) köyünün 3 km. kuzeyindedir. Ulaşım Karaman – Ayrancı – Ereğli yolunun 18. kilometresinden kuzeye (Sudurağı yönüne) dönülerek sağlanmaktadır. Bu dönüşten itibaren Ekinözü Köyü 8 km. uzaklıkta, köyden de Derbe 3 km. uzaklıktadır. Son 3 km. hariç yol asfalttır.
Binbirkilise
Karaman’ın kuzeyinde yer alan ve volkanik bir dağ olan Karadağ kitlesinin üzerinde orta çağ Bizans sanatını yansıtan bir çok kalıntı vardır. Bu kalıntılar Madenşehir Öreni, Yukarı Ören ve Değle Öreni adıyla bilinen yerlerde yoğunluk gösterir.
Yöre halk arasında Binbirkilise olarak bilinir. Binbir sözcüğü Türklerin eski gelenekleri ile ilgilidir. Burada 20. yüzyılın başlarında araştırma yapmış olan Ramsay ve Bell köylülerin yöreyi bu şekilde adlandırmalarından esinlenerek kitaplarının adını “The Thovsand And One Churches” koymuşlardır.
Bölgedeki yapıların tarihsel süreç içerisindeki başlangıç ve bitiş tarihleri kesin olarak bilinmemekle birlikte Bizans Devri yerleşkesi 4 – 9. yüzyıllar arasına tarihlenmektedir. Ancak Karadağ Hititler tarafından kutsal kabul edilmiş bir dağdır. Mahalaç tepesinde bulunan Hiyeroglif kitabe bunu göstermektedir. Ayrıca Başdağda bulunan askeri yapıların tarihi Bizans Devrinden daha önceye inmektedir.
Bu kadar çok yapı kalıntısının olduğu görülen ve önemli bir konuma sahip olduğu anlaşılan Binbirkilise Örenyeri’nin hangi antik kentin kalıntıları olduğu halen anlaşılamamıştır. Bölge değişik araştırmacılar tarafından Lystra, Derbe, Barata, Siderepolos ve Hyde olarak adlandırılmış ancak bu kentlerin çoğunun gerçek yerinin bulunması sonucu Barata adı öne çıkmıştır.
Bu bölgede yer alan yapılar başta İstanbul olmak üzere Bizans Sanatı olarak tanımlanan özelliklerden farklılık gösterirler. Bu durum genel Bizans Sanatının yerli üslupla karışması olarak özetlenebilir. Binbirkilise yapıları düzgün kesme taşlarla ve kireç harcı ile inşa edilmişlerdir. Dini yapılarda bazilikal, latin haçı, serbest haç, yonca ve yuvarlak planlar görülmektedir. Binbirkilisede dini yapıların çokluğu dikkat çekicidir. Ancak bu dini yapıların yanında manastırlar, sarnıçlar, mezar yahpıları, askeri yapılar ve konutlar da bulunmaktadır. Esasen Karadağın bu yüksek kesimlerinin dışında ovaya yakın olan bölümlerinde de bir çok örenyeri kalıntıları bulunmaktadır.Bölgede araştırma yapan yerli ve yabancı araştırmacılar yapıları numaralandırmışlardır.
Madenşehir Ören Yeri
Karaman’a 37 km. uzaklıkta olan Madenşehir Öreni içerisinde günümüzde de Madenşehir adında bir köy yerleşmesi vardır. Köyün girişinde yer alan Binbirkilise yapılarının en büyüğü bir numaralı bazilikadır. Adından anlaşıldığı gibi bazilikal planda, kesme taştan işa edilmiş olan yapının nartheksine (kiliselerde giriş bölümü) ortada yassı bir sütunun ayırdığı çift kemerli bir kapıdan geçilir. Nartheks üç bölümlüdür. Yanlardaki iki bölümü kapalı mekanlar halindedir. Esas mekan üç nefe (sahın) ayrılmıştır. Nefleri her bir dizide dokuzar adet olmak üzere yassı kısa sütunlar ayırmaktadır. Orta nef büyük, diğer iki neften yüksek beşik tonoz örtülüdür. Orta nefin doğu ucunda atnalı kavis halinde dışarı taşan apsisi (kiliselerde mihrap kısmı) yarım kubbe örtülüdür. Yapının sağ nefi ve sütun dizisi tamamen yıkılmış, sol nefin üstünü örten beşik tonoz örtüsü ise halen ayaktadır. Yapı ilk kez 500 yılında inşa edilmiş, Arap ihtilasında harap olduktan sonra 900 yıllarında tamir edilmiştir. Bu tamir esnasında bazı destek duvarları ve günümüzde pek görülemeyen siyah zeminli, kırmızı bordürlü yeşil ve kahverengi freskolar yapılmıştır.
Madenşehir Örenindeki Kiliselerin çoğunluğu bazilikal planlıdır. 20. yüzyılın başlarına kadar sağlam olan ancak günümüzde sadece bazılarının temel izleri görülebilen 4, 5, 6, 12, 16, 17, 21, 22, numaralı kiliseler bazilikal planlıdır.
1 numaralı bazilikadan kuzeye doğru giden yolun her iki tarafında Nekropol (mezarlık) alanı bulunmaktadır. Bu alanda yüzeye yayılmış lahit ve lahit kapakları görülebilmektedir. Bu lahitlerden bazılarının dış yüzleri kabartma figürlerle süslüdür. Bazılarında da sadece bir hac kabartması vardır.
1 numaralı bazilikadan kuzeye doğru giden yolun sağ tarafında köylüler tarafından hamam olarak adlandırılan 12, 21 ve 22 numaralı binalar grubu bulunmaktadır. Bu kompleks; her dizide dörder sütunu bulunan iki destek ile üç nefe ayrılmış olan yuvarlak apsisli bir bazilika, bazilikanın sağına bitişik tek nefli ve apsisli küçük bir şapel (küçük kilise) ve solunda da yine bazilikaya bitişik haç planlı bir mezar şapelinden oluşmaktadır. Yolun sol tarafında evlerin arasında köylülerin darphane diye adlandırdıkları bir mousoleum (mezar yapısı) bulunmaktadır. 4 – 5. yüzyıllara tarihlendirilen yapı iri blok kesme taşlarla dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır. Pramit biçimli üst örtüsü yıkılmıştır.
Yolun devamında köylülerin ağzı açık diye adlandırdıkları exedra (yarım yuvarlak girinti) bulunmaktadır. Kesme taşlarla apsis şeklinde inşa edilmiş olan yapının kilit taşında ve yandaki tonozun ortasında birer haç işlenmiştir. 4 – 5. yüzyıllara tarihlendirilir.
Exedranın karşısında (batı) çoğu bölümleri yıkılmış, altında iki kemer, üst katında dört kemerli bir galerisi olan bazilikanın nartheksi bulunmaktadır. Bu iki yapının yakınında büyük bir sarnıç yer almaktadır. Exedranın yaklaşık 3 Km. kuzeyinde Gözdağının eteğinde bugün yıkık halde olan 6 numaralı bazilika ile 9 numaralı yonca planlı küçük bir şapel ve günümüzde fonksiyonları tam olarak anlaşılamayan bazı yapıların temel izleri bulunmaktadır.
Exedradan köyün içine giden yolun solunda üzerinde bir ev yapılmış olan 13 numaralı kilisenin kalıntıları bulunmaktadır. Kilise iri kesme taşlarla ve özenli bir işçilikle yapılmıştır. Bu kilisenin yakınında köy içinde, bir yüzünde karşılıklı iki aslan rölyefi ve bitkisel süs yer alan bir lahit bulunmaktadır.
Madenşehir Köyünden Üçkuyu Köyüne giden yolun kenarında Yukarı Ören olarak adlandırılan eski bir Türk köyü kalıntıları olan örenin içerisinde 10, 15, ve 16 numaralı kiliseler bulunmaktadır. Bunlardan 10 numaralı kilise Binbirkilise mimarisinde yuvarlak planlı binaların temsilcisidir. Yapı 14 kenarlı, dışarı taşan yarım yuvarlak apsislidir. İçerde örme 4 paye ile sağda ve solda 4 yassı sütun oval bir şekilde dizilmektedir.
Değle Ören Yeri
Madenşehirin 4 km. batısında Yassıtepe (Üçkuyu) Köyü bu köyün de 3 km. batısında Değle Mahallesi yer almaktadır. Bu yolda gidilirken yoldan Bizans devrine ait bazı yapıların kalıntıları görülebilmektedir. Köy içerisine çıkan yolun solunda bulunan hafif meyilli tepenin güney yamaçlarında, doğu – batı yönünde teraslar ve sokaklar halinde düzenlenmiş alanda Bizans Devri konut mimarisi ile karşılaşılmaktadır. Konutlar dini yapılara göre daha basit ve özensiz yapılmışlardır. 2 – 3 odalı olanları vardır.
Köye çıkan yolun sağında bulunan tepenin güneyindeki doğal bir terasta 31 numaralı bazilika yer almaktadır. Girişi bir sütunla ayrılan ikiz kemerlidir. Üç bölümlü nartheksi tonoz örtülüdür. Esas mekan her bir dizide dörder yassı sütun ile üç nefe ayrılmıştır. Sağ dizi tamamen yıkılmış, sol dizi ayaktadır. Yuvarlak planlı apsisi ikiz pencerelidir.
Bu tepenin üzerinde Bizans Devrine ait kaya mezarları, mezar kapakları ile tepenin doğu yamaçlarında piramidal örtülü, kesme taşla inşa edilmiş oda mezarlar bulunmaktadır. Tepeden kuzeye doğru inildiğinde İbrahim Karalı’nın evi yakınlarında Bizans Devrinden öncesine tarihlenen bir sunak bulunmaktadır. Sunak Bizans Devrinde kaya mezarına dönüştürülmüştür. Bu büyük kaya bloğunun doğu yüzünde bir kabartma sahne bulunmaktadır. Önde bir adam sol eliyle bir tas tutmakta sağ eliyle tohum saçmaktadır. Arkasında iki hayvanla çift süren bir başka adam bulunmaktadır. Adamlar ve hayvanlar profilden işlenmiştir. Bu mezarın doğusunda doğuya doğru uzanan 44 numaralı büyük bir manastır grubu yer almaktadır. Köyün içerisine giden yolun kenarında 32 numaralı basilika bulunmaktadır. Nartheksi üç bölümlü bazilikanın cephesinde üç kapı ve nartheksin iki yanında dışarı taşkın birer oda vardır. Ana mekan iki sıra destek ile üç nefe ayrılmıştır. Esas nefin ucundaki üç pencereli apsis yarım yuvarlak çıkıntı halinde dışa taşmaktadır. Bu yapının yakınında köyün ortasında büyük bir bina grubu bulunmaktadır. Bu yapılar bir iç avlu etrafında sıralanan dikdörtgen salonlar, eşit boyutlu odalar, içleri sütunlar ile neflere ayrılmış mekanlardan oluşmaktadır. Bu grubun en ilgi çekici yapısı doğusunda bulunan Yunan haçı planlı, kare kule şeklindeki yapıdır.
Değlenin doğusundaki tepenin üzerinde Madenşehir yönüne hakim bir noktada 33 numaralı bazilikanın da içinde bulunduğu değişik binalardan meydana gelen bir kompleks vardır. Apsisi halen ayakta olan 33 numaralı kilise her dizide dörder sütunlu bir bazilikadır.
Örenyerinin en kuzey ucunda kayadan oyulmuş bir mezar odası ile bu bölge yapılarından farklı olarak inşasında tuğla da kullanılmış olan 35 numaralı yapı bulunmaktadır. Bu yapı ortada kubbesi olan kapalı Yunan Haçı planlı küçük bir kilisedir. Etrafında bir çevre duvarı vardır. Tam kilisenin önünde kayadan oyulmuş koltuk şeklinde iki oturma yeri bulunmaktadır. Bu yapı ile Örenyeri arasında dikdörtgen planlı, iki katlı ve iki bölümlü bir Bizans konutu vardır.
Manazan Mağaraları
Manazan Mağaraları Yeşildere (ibrala) Taşkale (Kızıllar) Kasabaları arasında uzanan Yeşildere Vadisinin doğusunda, Karaman – Yeşildere Taşkale yolunun kenarındadır. Karaman’a uzaklığı 40 km. dir. Mağaralar içerisinde kil oranı yüksek kireçtaşı arazide, yüksek bir kaya kütlesine tamamen insan eli ile oyulmuş beş katlı toplu meskenler halindedir.
İlk iki kat doğu batı yönünde hücre şeklinde birçok odacıktan oluşmaktadır. Doğudan ve batıdan vadiyi kontrol edebilecek stratejik konuma sahiptir. Ortada bulunan yüksek kaya kütlesine oyulan diğer katlar yörede sırasıyla; Kum Kale, At Meydanı ve Ölüler Meydanı olarak adlandırılmıştır.
Mağaraların ön cephesi doğal olaylar sonucu tahrip olduğundan günümüzde belirgin bir girişi yoktur. 1. katta oyuntular şeklinde bir çok mezar odaları vardır. Bu katta doğudan batıya doğruya sıralanan odalardan bazılarının şapel olduğu tespit edilmiştir. Bunların içerisinde bazı geometrik şekillerin ve freskoların izleri bulunmaktadır.Şapellerin en büyüğü doğu bölümde yer almaktadır. Üstü beşik tonozlu olup yamaçta yer alan güney cephe doğal olaylar sonucu yıkılmıştır.
Giriş katının doğusunda niş içerisinde bir Arcosolium (mezar odası) bulunmaktadır. İçinde sıva üzerine yazılmış kitabenin bir bölümü tahrip olmuştur. Okunabilen kısmında şu yazılıdır: “Ionnes şimdilik fani alemden ayrılışı ile iş bu lahiti kemiklerinin erimesi ve vücudunun toprakla bir olması için, ellerini ve ayaklarını bağlı tutarak ve gözlerini de aralık bırakarak, şöyle ki sonunu görmemek için” Giriş kısmının yakınında sağda bir oyuğun içinde ezilmiş kireç taşı, saman, kıl, yumurta akı, kaynamış bal ve bezir karışımından sıva üzerine ortada tahtta oturan Hz. İsa ve yanlarda Aziz figürleri bulunan bir duvar resmi yapılmıştır. Bu resim aşırı tahrip olduğundan ancak çok dikkatli incelendiği zaman görülebilmektedir.
Hemen hemen mağaraların ortasına rastlayan yüksek kaya kütlesinin ortasından 70 – 80 cm. yüksekliğinde, 50 – 60 cm. genişliğinde bir koridordan 3. katta çıkılan ilk bacaya ulaşılmaktadır. Katlar arasında iniş çıkışı sağlayan bu bacalar 1 x l m. ölçülerinde 8 –10 m. yüksekliğindedir. Üst katlara iniş çıkışı sağlamak için kenarlara karşılıklı el ve ayak tutunma yerleri yapılmıştır. Bu düzenlenenin kısa boylular için ayrı yapılmış olması dikkat çekicidir.
3. kat yörede Kum Kale olarak adlandırılmaktadır. Dikdörtgen planda oyulmuş olan 3. kat galerisinin uzun olan doğu kenarında 6, batı kenarında 4 adet hücre odalar bulunmaktadır. Batı kenarında yer alan en son odadan bir koridor ve baca ile bir üst kata çıkılmaktadır. Galerinin sonunda bir sarnıç bulunmaktadır.
Kum Kaleden bir baca ile yörede At Meydanı olarak adlandırılan yaklaşık 10 X 50 m. ölçülerindeki büyük galeriye ulaşılmaktadır. Dikdörtgen plandaki 4. kat galerisinin güney kısa kenarı dışarıya bakmakta ve buradaki pencerelerden ışık almaktadır. Galerinin doğu uzun kenarında 15, batı kenarında 14 hücre oda bulunmaktadır. Bu katta odalar birbirinden bağımsız iki kat halinde yapılmışlardır. Odalardan bazılarının tabanlarında mezar oyuntuları bulunmaktadır. Galerinin sonunda bir sarnıç vardır.
Ölüler meydanı adı verilen 5. ve son kata 4. kat galerisinin kuzey köşesinden diğerlerine göre daha dar ve daha yüksek bir koridordan ulaşılmaktadır. Ayrıca 4. katla 5. kat arasında diğer yer altı şehirlerinde de görülen girişi kapatmaya yarayan bir düzenleme vardır. Galeri planı diğer katlara göre daha düzensizdir. Koridorun güney bölümünde pencere ve iki kolon bulunmaktadır Söylentilere göre daha yakın zamana kadar burada 100- 150 ceset düzenli bir şekilde sıralanmış halde bulunuyormuş. Ancak çeşitli nedenlerle tahrip olmuşlar. Buradan ele geçen ve kafası hariç vücudunun diğer bölümleri tamam olan genç bir bayan cesedi Karaman Müzesinde sergilenmektedir. Mağaraların ne zaman oyulduğunu kesin olarak ortaya koyacak veriler olmamakla birlikte buradan ele geçen küçük buluntulardan mağaraların Bizans Devrinde 6. – 7. yüzyıllarda oyulduğu ve yerleşildiği anlaşılmaktadır. Mağaralar bu devirde hem güvenlik açısından hem de killi kireç taşının ısı ve nemi sabit tutması özelliği nedeniyle oyulmuş ve kullanılmış olmalıdır.
Karaman Kalesi
Karaman İl Merkezinde, Hisar Mahallesinde, bir höyük üzerinde dış, orta ve iç kale olarak kurulmuştur. Dış kale surları tamamen yok olmuş, orta kale surlarının bazı bölümleri ile iç kale surları günümüze sağlam olarak ulaşabilmiştir.
Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte 11. yüzyılın sonunda 12. yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kale Selçuklu, Karaman Oğulları ve Osmanlılar devrinde önemli bir konumdadır. 13. yüzyılda İlhanlılar ve 1468 yılında Osmanlılar tarafından tamamen tahrip edildikten sonra yeniden inşa edilmiştir.
İç kale batıya açılan tek kapılı, dördü yuvarlak, beşi kare dokuz burçludur. Burçlar ahşap direklerle bölünerek iki katlı hale getirilmiştir.
Başdağ Kalesi
Karadağ’ın Kılbasan Kasabası yönündeki yükseltisi olan Baş Dağ üzerinde kale, askeri yapılar ve bir havuz bulunmaktadır. Baş Dağın kuzey tepesi üzerinde yer alan kalenin burçları yuvarlak ve sekizgen planlıdır. Kale içerisinde askerlerin konaklama yerleri olduğu sanılan bazı yapıların izleri bulunmaktadır.
Ayrıca Baş Dağın iki zirvesi arasındaki düzlükte bazı askeri yapıların kalıntıları bulunmaktadır. Baş Dağ yapıları Roma Devrinde ve Bizans Devrinde kullanılmıştır.
Ermenek Kalesi
Ermenek İlçesi’nin kuzeyinde bulunan, çok dik ve yüksek kaya sığınağının güneyinin kesme taş ve harçla yapılan mazgallı duvarlarla korunaklı hale getirilmesi ile inşa edilmiştir. Kaleye birisi doğudan kayalar kazılarak yapılmış, çok dar, diğeri de dik kayalığın alt bölümünden, yine kayaya oyularak yapılmış 72 basamaklı merdivenle çıkılan iki giriş bulunmaktadır. Karaman Oğulları tarihinde önemli bir yeri olan kale, Gedik Ahmet Paşa tarafından alınarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Mennan Kalesi
Kale , Ermenek İlçesi, Görmeli Köyü sınırları içerisinde, Açıkkır Dağının doğusunda, kuzeyi, güneyi ve doğusu çok dik ulaşımı çok zor olan tepe üzerinde inşa edilmiş, Karaman Oğullarının önemli kalelerinden birisidir. Tepenin batısında kesme taştan, dikdörtgen planlı, beşik tonoz örtülü, güneybatı ve kuzeybatı köşelerinde iki kulesi olan bir yapı halen ayaktadır.
Yorum Gönder