GOOGLE+

Home » » ERZURUM

ERZURUM

Rate it :



ERZURUM:


Erzurum’un Tarihi


Tarih Öncesi Dönem
Erzurum, tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Erzurum’un tarihi MÖ 4000’e kadar uzanmaktadır.Urartular, Kimmerler, İskitler, Hititler, Medler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler, Emeviler, Selçuklular, Moğollar, İlhanlılar, Safeviler, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur.
Doğu Anadolu’nun en büyük kenti olan Erzurum’un MÖ 4900 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Erzurum’u da içine alan bölge tarih boyunca Hurriler, Asurlar, Kimmerler, İskitler (Sakalar) bölgede hakimiyet kurmuşlardır. Medler tarafından kuşatılamayan bölge Persler tarafından M.Ö. 6. yüzyılda istilâ edilmiştir. M.Ö. 4. yüzyılda İran’ı mağlup eden Makedonya Kralı İskender bölgede hüküm sürmüştür.Daha sonra İskender’in ölümü üzerine önce Selokidler’in sonra ise Romalı’ların eline geçen bölge, Romalılar ile Partlar arasında büyük savaşlara sebep olmuştur. Roma İmparatorluğunun bölünmesi sebebiyle M.S. 395 yılında Erzurum, Doğu Roma’ lılara (Bizanslılar’a) verilmiştir. Daha sonraki dönemde Sasaniler ve Bizanslılar tarafından yönetilmiştir. Hititler’in sınır bölgesinde olan Erzurum’un pek çok savaşlara sahne olmasının sebebi tarihi göç ve istilâ yolları üzerinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. M.S. 422 yılında Bizanslılar Erzurum yakınlarında ” Theodosiopolis” şehrini kurdular. Daha sonra Erzurum ve “Theodosiopolis” Müslüman Komutan Ömer bin Hattab’ın komutasındaki İslam Orduları tarafından 633 yılında fethedildi. Müslümanların eline geçen bölgenin nüfusu çok sürede hızla arttı ve 200 bin oldu. O dönemde dünyanın en büyük şehirleri arasında olan Erzurum daha sonra İslâm devletlerinin birbiriyle çekişip iç mücadeleye başlamaları ve sonuç itibariyle zayıf düşmeleri neticesinde Bizanslılar diğer şehirleri ve Erzurum’u geri aldılar.1048 yılında Selçuklular Pasinler meydan muharebesinde Bizanslıları mağlup ettiler. Böylece 1071 Malazgirt meydan muharebesinden 22 yıl önce Erzurum ‘u; Tuğrul Bey, kardeşi Çağrı Bey ve Süleyman Şah’ın babası Şahzade Kutalmış Bey feth etmiş oldular. Bu süreçte Bizansla yapılan anlaşma üzerine Erzurum Bizans’a geri iade edildi. Selçuklu Sultanı Alparslan’a bağlı komutanlardan Ebul Kasım, 1071 Malazgirt zaferinden sonra Bizans’ı mağlup ederek Erzurum ‘u feth etti.

Emir Saltuk Kümbeti

Üç kümbetler
Anadolu’da ilk Türk Beylerbeyliği olan Saltık (Saltuk)oğulları ” Saltuklular Beyliği ” kuruldu. Erzurum 1202 yılına kadar Saltuklular Beyliğinin başşehri olmuştur. 1071-1202 döneminde: Melik Ebul Kasım (1071-1103), Melik Ali (1103-1174), Melik Nasreddin Mehmed (1174-1884), Melikşah (1184-1202), Melik Alâeddin (1200-1202) hüküm sürmüşlerdir.Erzurum 1202 yılında Konya ‘da bulunan Anadolu Selçuklularına tabi bir vilâyet oldu. 1242 yılında Moğollar tarafından istilâ edildi. Bu istilânın ardından Erzurum ve yöresini İlhanlılar ele geçirmiş oldular. 1202-1335 yıllarında Erzurum’da hüküm süren İlhanlılar’dan sonra bölge Eretna ( Ertenç) Türk Beyliğinin himayesine girdi. 1300’lü yılların sonunda Erzurum ‘u önce Karakoyunlular sonra da Timur kuşattı. Karakoyunlular bölgede 15 ‘nci asrın ortalarına kadar hüküm sürdüler. 1467’de Akkoyunlular’ın önderi Uzun Hasan’ın gerçekleştirdiği ani bir baskın sonucu Cihan Şah’ın ölümüyle Karakoyunlu devleti yıkıldı, Erzurum Akkoyunlular ‘ın eline geçti. Akkoyunlu Devleti, Safevi hükümdarı Türk asıllı Şah İsmail tarafından 1508’de tamamen ortadan kaldırıldı. Safevilerin eline geçen Erzurum, safeviler döneminde çok geriledi. 1514 yılında Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Erzurum ‘u feth etti. Safeviler Erzurum ‘u geri aldılar. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman Erzurum’u kesin olarak Osmanlı topraklarına katmıştır. Erzurum Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir eyâlet merkezi olarak çok gelişti. Trabzon – Tebriz ticaret yolu üzerinde olması ve kalesinden dolayı serhat şehri statüsüne sahip oluşu, Erzurum ‘u, Osmanlıların İran’a yaptığı seferlerin askeri üssü konumuna getirmişti. Günden güne gelişerek; ticaret, kültür, san’at, sanayi ve askeri merkez haline geldi. Osmanlılar tarafından Erzurum merkezli kurulan eyaletin sınırları dahilinde; Erzurum, Gümüşhane, Erzincan illeri ve Muş’un Malazgirt, Bingölün Kiğı ilçeleri yer alıyordu. 1600 ‘lü yılların ortalarında Erzurum eyaleti 49.324 km2 yüzölçüme sahipti.

Yakın dönem

1918’de, Erzurum’da Ermenilerin, Türkleri içine doldurarak yaktıkları konak.
Erzurum , 1828- 1829, 1878 ve 1916 ‘da üç defa Rus istilâsına uğramıştır. Rusların çok büyük tahribatlar yaptığı bu istilâlar geçici olmuştur.1877-1878 ‘de Gazi Ahmet Muhtar Paşa, Ruslar’ı doğuda birkaç defa bozguna uğratmasına rağmen, Rusların sürekli takviye almaları sebebiyle sonuç Ruslar’ın lehine gelişmiştir.Ahmet Muhtar Paşa, Rus General Arshak Ter-Gukasov ‘u Karayazı yakınlarında vuku bulan Halyaz meydan muharebesinde (21 Haziran, 1877 ) ; Rus Başkomutanı Ermeni asıllı Melikof ‘u da Zivin Meydan Muharebesinde (25-26 Haziran 1877 ) mağlup etti.Rus Çarı, bu yenilginin üzerine General Melikof ‘u azletti ve akabinde Ahmet Muhtar Paşa, Rus ordusu ile Kars ve Gümrü arasında Gedikler Meydan Muharebesinde üçüncü defa karşılaştı. Rus ordusunu mağlubiyete uğrattı.Bunun üzerine Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid Han , Ahmet Muhtar Paşa ‘ya ” Gazi ” ünvanını verdi. Yahniler Meydan Muharebesini ;, 34 bin Türk askeri , 74 bin Rus askerini mağlup ederek kazandı. Ruslar aşırı derecede kuvvet yığınca Gazi Ahmet Muhtar Paşa, ordusunu Erzurum ‘a çekti. Türk ordusunun dağilmasını böylece önlemiş oldu. Türk askeri ve Erzurum halkının birlikte verdikleri savunma ve mücadele karşısında Ruslar geri çekilmek zorunda kaldılar. Sonradan Rusların aldıkları ek takviye yardımlar 9 Kasım 1877 – 13 Temmuz 1878 döneminde bölgeyi işgal altında tutmalarını sağlamıştır. Rus devrimi(6 Kasım 1917) üzerine Ruslar, Erzurum ‘u terk ederken şehri Ermeni çetelerine teslim ettiler.Ermeni çetelerinin bölgedeki katliam ve tahribatları Ruslar’dan çok daha korkunçtu.
Alaca köyü şehitler Anıtı
27 Şubat 1918 günü Ermeniler Erzurum’un Alaca köyünde Türkleri öldürdü.Erzurum’da Türk çarşıları Ermeniler tarafından yakılmaya başlandı. 26-27 Şubat 1918 gecesi Ermeniler Erzurum’da 3000 ila 8000 Müslümanı öldürdü.Rus Yarbay Tverdohlebof, Şubat 1918 sonlarında Erzurum’a yakın köylerdeki Türklerin “ortadan kaybolduklarını” bildirmektedir. Rus Yarbay Tverdohlebof, 1917 yılı ilkbaharında Ermenilerin bölge halkının elindeki silahları toplamak amacıyla halka zulmettiğini ve işkence yaptığını belirtmiştir. Daha sonra, Rus ordusu çekildikçe katliamların daha da artmaya başladığını , Ermenilerin Erzurum’a çekilirken yoldaki Türk köylerinde halkı öldürdüklerini Ilıca’da Ermenilerden kaçamayan Müslüman Türklerin, Ermeniler tarafından öldürüldüğünü  bunların sayısının 800 kişi olduğu ve savaştan yakından uzaktan ilişiği olmayan sivil halktan oluştuğu, gerek Rus subaylar Yarbay Tverdohlebof ve Yarbay Grizyanov tarafından ve gerekse günümüz akademisyenleri tarafından belirtilmektedir.  Türk Ordusu 15’inci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir, Erzurum ‘da Ermeni çeteleri ile girdiği muharebe sonucunda galip geldi ve Erzurum’u Ermeni işgalinden kurtardı (12 Mart, 1918) . Erzurum, bir harebeyi andırıyordu. Ermeni çeteleri binlerce insan katletmişti. Selçuklular ve Osmanlılara ait tarihi eserlerin çoğu Ermenilerce tahrip ve imha edilmişti.
Erzurum Kongresi Kararları (23 Temmuz, 1919)
Erzurum ‘u işgal eden Rus ve Ermeni çetelerinin baskısı sonucu Erzurum ‘dan göç eden Erzurumlular, kısa süre sonra tekrar Erzurum ‘a dönmeye başladılar. Türk İstiklâl Harbi , Milli Mücadele, Millî Birlik ve Bağımsızlık Hareketinin temeli 23 Temmuz 1919 ‘da Erzurum ‘da toplanan ve Erzurum Kongresi ‘nde alınan:
  1. Vatan bir bütündür, bölünemez
  2. Millet her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, topyekün kendisini savunacak ve direnecektir.
  3. Milli gücü kullanmak ve milli iradeyi hakim kılmak temel ilkedir.
Erzurum Kongresi Kararlarının özü(Erzurum Havuzbaşı Şehir Meydanı)
kararları ile atılmıştır. İstiklâl Harbi sürecinde Erzurum ‘un tarihi yeri ve önemi çok büyüktür. Milli Mücadele, Misak-ı Milli Beyannamesi ile Erzurum ‘da fiilen ve hukuken başlatılmış oldu.

 

Anadolu’ nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Erzurum , Hititler ‘den Bizanslılar’a kadar pek çok millet ve devlet tarafından istilâ edildi ve hüküm sürüldü. Doğu-batı yol güzergâhında bulunan Erzurum ‘ dan gerek göçler ve gerekse bölgede yaşanan savaşlar nedeniyle eski medeniyetler, tarih içerisinde kaybolmak suretiyle günümüze kadar ulaşamadılar. Erzurum, Türkler ‘in Anadolu’ya ilk olarak girişi diye bilinen 1071 yılından 22-23 yıl önce, İbrahim Yınal ve Kutalmış komutanların önderliğinde Türkmenler tarafından 1048 yılında (Pasinler Savaşı) fethedilmiş ve Erzurum’a yerleşilmiştir. Anadolu ‘da kurulan ilk Türk beyliği olan Saltuklu Beyliği Erzurum ‘da kurulmuş ve Erzurum ‘u başkent edinmiştir. Yaklaşık bin yıldır Erzurum ‘da Türk – İslâm medeniyeti yaşanmakta ve yaşatılmaktadır. Tarihi süreçle Erzurumla ilgili aşağıdaki anektodlar önem arz etmektedir.
  1. Oğuz Türkleri nin Anadolu’ya göçü iki kez olmuştur. M.Ö. 2-3. bin yıllarında ilk göç gerçekleşmiş ama göç edenler o dönemde Anadolu’da yaşanan Hıristiyan kültürü içinde adeta erimişler, Hıristiyan kültürüne asimile olmuşlardır.. İkinci asıl göç ise 1071 Malazgirt Zaferi öncesi ve sonrasında Müslüman Selçuklular’ın (Oğuz Türkleri’nin) Anadolu ‘yu fethederek girişidir.
  2. Anadolu’da, Malazgirt Zaferi döneminde yaşayan halkın nüfusu 1,5 milyondu.[22].Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya göç eden Oğuz Türkleri’nin muhtelif boylarına mensup insan sayısı ise 2 milyondu.. Malazgirt Zaferi ardından Anadolu’da yaşamakta olan 1,5 milyon nüfuslu Hıristiyan topluluğun çoğu Balkanlar, Trakya ve İstanbul yöresine çekilmiştir.
  3. Müslüman Selçuklular (Oğuz Türkleri) dini sebeplerden dolayıAnadolu’nun Hıristiyan halkı ile kaynaşmamıştır.[22]. Bazı Hıristiyanlar İslamiyeti seçerek Müslüman olmuşlardır.
  4. Günümüzde Anadolu’da yaşayan Türk asıllı olanlar Orta Asya’dan göç eden Türklerin soyudur, neslidir.
  5. Selçuklu ve Osmanlı dönemleri medeniyeti Türk-İslâm medeniyetidir.
  6. Türklerin Anadolu’ya girişinde (11.Yüzyıl) Hititli, Lidyalı, Frikyalı ve diğer milletlerden kimse olmamakla mevcut Hıristiyan kültürüne asimile olmuş bir topluluk vardı.

Cumhuriyet dönemi

Havuzbaşı
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ‘nin ilk Cumhurbaşkanı olan Türk siyasetçi ve devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan 1920’de, Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçilmiştir.
Erzurum, Cumhuriyet döneminde de il oldu ve hızlı bir şekilde gelişmeye başladı. Günümüzde Doğu Anadolu Bölgesinde en gelişmiş ve en büyük şehirdir. Şehirlerarası trafik plâka numarası 25, telefon kodu 442 dir.
Erzurum, 2 Eylül 1993’te çıkarılan 504 sayılı kanun hükmünde karaname ile büyükşehir unvanı kazandı. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 20 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi. 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı kanun ile ilde yeni ilçeler kuruldu.2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.

Erzurum Kronolojisi

Dönem/YılOLAYLAR
M.Ö.XI. yy.Azzi–Hayaşa Krallığı
M.Ö.VIII.yy.Urartular
M.Ö.585–550Medler
M.Ö.550–530Persler
M.Ö.330–323Büyük İskender dönemi
M.Ö.323–120Selökidler
M.Ö.120–34Partlar
M.Ö.34-M.S.395Romalılar
M.Sonra
395Bizans
610Sasaniler
638Ömer bin Hattab ‘ın komutanlarından İlyas Bin Ganem’in Erzurum’u alması
651Habib bin Mesleme ‘nin Erz.’u Bizans’tan geri alması
686Leontlos ‘un (Bizanslı komutan) Erzurum’u alması
700Emevi Halifesi Abdülmelik’in oğlu Abdullah’ın Erzurum’u Bizans’tan geri alması
753Erzurum’un tekrar Bizanslıların eline geçmesi
772Amr bin İsmail el–Haris’in yöreyi Abbasi yönetimine bağlaması
934Loannes Kurkuas ‘ın (Bizanslı komutan) Erzurum’u alması
948Abbasilerin şehri geri almaları
949Loannes Çimiskes’in (Bizanslı komutan) Erzurum’u alması
979Erz.’un Bağratlı David’e verilmesi
1001Erz.’u (Bizans imparatoru)II. Basileios ‘un alması
1019II. Basileios’un Oltu’yu alması
1048Erz. ve civarına İbrahim Yinal Bey ve Kutalmış Bey ‘in akınlar yapmaları
1054Tuğrul Bey’in Erz.’a kadar ilerlemesi
1058Yakut Bey’in Erz. civarını alması
1071Alparslanın komutanlarından Ebulkasım’ın Erzurum ve yöresini fethederek Saltuklular beyliğini kurması
1202Saltuklu beyliğinin Anadolu Selçuklu sultanı II. Süleyman şah tarafından ortadan kaldırması
1242Moğolların Erz.’u alması
1295Erz.’un İlhanlı egemenliği altına girmesi
1358Erz.’u Celayirîler sultanı Uveys Bahadır Han’ın alması
1385Erz.’u Karakoyunluların alması
1387Timur’un , kenti Mutahharten’in yönetimine vermesi
1404Yusuf Ali adlı bir Türkmenlinin Timur’un ölümü üzerine Erz.’u ele geçirmesi
1434Akkoyunlu hükümdarı Karayülük Osman’ın Erz.’u alması
1468Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Erz.’u ele geçirmesi
1502Erz.’un Safevilerineline geçmesi
1517Erz.’un Yavuz Sultan Selim Han tarafından Osmanlı yönetimine bağlanması
1535Erzurum Beylerbeyliği kuruldu
1590Erzurum halkı yeniçerilere karşı ayaklandı
1622Abaza Mehmet Paşa ayaklanması
1628Abaza Mehmet Paşa ayaklanmasınınsona erdirilmesi, IV. Murat’ın yeni sadrazamı Gazi Ekrem Hüsrev Paşa komutasındaki Ordunun tekrar Erzurum kalesini kuşatması
1803Erz. Valisi Gürcü Osman Paşa ayaklandı
18211821-1823 Osmanlı-İran Savaşı sırasında İranlılar tarafından işgal edildi.
1828Erzurum Ruslar tarafından işgal edildi.
1829Ruslar Erzurum’dan çekildi.
1856Türk–Rus Savaşı (Gavurboğan savaşları)
1877Erzurum’un yeniden rus işgaline uğraması ve şanlı Aziziye savaşında Erzurum’un Türk tarihine emsalsiz bir zafer kazandırması
1879Berlin antlaşması ile Rus işgalinin sona ermesi
1916Ruslar Erzurum’u işgal etti
1917Ruslar ,Rusya’daki Bolşevik isyanından dolayı Erzurum’dan çekildi, Erzurum ve yöresinde binlerce insan Ermeni çetelerince katledildi.
1918Rusların 1916 yılında Erzurum’u istilası ile başlayan işgal, Osmanlı ordusunun bölgeye intikali ile son buldu. Bölge işgal ve katliam çetelerinden temizlendi. 12 Mart 1918 tarihi, Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluş tarihi olarak ilân edildi.
1919Erzurum Kongresi (21 Temmuz-7 Ağustos 1919) yapıldı.

Erzurum’un Tarihi Yerleri

KALELER

Erzurum Kalesi



İlk inşa tarihi kesin olarak bilinmeyen Erzurum Kalesi’nin M.S. 5. yüzyılın ilk yarısında Bizanslılar tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Tarih boyunca Assurlular, Sasaniler, Persler, Araplar, Romalılar ve Bizanslılar arasında sık sık el değiştiren Erzurum Kalesi, 11. yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. İç kalede Erzurum’daki ilk Türk-İslam eserlerinden Saltukoğulları dönemine ait Kale Mescidi ve Tepsi Minare bulunmaktadır.
Erzurum Kalesi, bulunduğu tepenin üzerinde bir iç kale ile bunu çevreleyen dış kaleden oluşmaktadır. Bugün iç kale sağlam kalmış olmasına rağmen, şehri çevreleyen dış kale surları yok olmuştur.
Günümüze ulaşan iç kalenin duvar kalınlıkları 2-2.5 m. arasında değişmekte olup, halen sekiz burcu ayakta durmaktadır.

Pasinler Kalesi (Hasankale)


Pasinler ilçe merkezinde bulunan Hasankale, Pasinler adıyla da bilinmektedir. Adını yaptıranlardan alan Hasankale, 1048 yılında Selçuklu ordusunun Bizans ordusunu mağlup ettiği Hasankale Savaşı’ndan sonra Türklerin eline geçmiştir.

İspir Kalesi



İspir ilçe merkezinde bulunan kale M.Ö. 1000 yılında bölgede yaşayan toplulukların varlığıyla başlamıştır. Kaleye M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren sırası ile Urartular, Medler, Persler, Partlar, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Gürcüler, Araplar, Selçuklular, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Osmanlılar hâkim olmuştur. Oldukça yüksek ve sarp alan üzerinde bulunan kalede kilise kalıntıları ile Selçuklu dönemine ait mescit kalıntıları bulunmaktadır.

Oltu Kalesi



Oltu Kalesi, Oltu ilçe merkezindedir. Kalenin ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, konumu ve mimarisinden hareketle Urartu döneminde yapıldığı, sonraki devirlerde de tamir ve ilavelerle takviye edildiği anlaşılmaktadır. Dış kale tamamen yıkılmış, günümüze yalnız iç kale gelebilmiştir. Kale içinde burç üzerinde bir kilise temeli, bir mescit alanı, yıkık duvarlar ve bir türbe mevcuttur.

Narman Samikale

Narman ilçesine bağlı Samikale köyünde bulunan kalenin yapılış tarihi bilinmemektedir. M.Ö. 1. binde yapılmış olabileceği tahmin edilen kalenin burç ve duvarlarına ait kalıntılar günümüze ulaşmıştır. Kalede halen çeşitli erzak depolarının, cephanelik ve su sarnıçlarının izleri bulunmaktadır.

MEDRESELER

Çifte Minareli Medrese (Hatuniye Medresesi)


Anadolu Selçuklu dönemi medreselerindendir. Avlulu, 2 katlı, 4 eyvanlı medrese tipinin anıtsal bir örneğidir. Bütünüyle 38×48 m2’lik bir alanı kaplar. Kuzey cephesine hâkim taçkapısı başlı başına bir sanat şaheseridir. Taç kapıdan avluya geçilir. İnce uzun avlunun etrafı sütunlarla çevrilidir. Öğrenci odaları avlunun etrafında yer alır. Güneydeki eyvana bitişik bir kümbet vardır. Kümbet kübik bir kaide üzerine poligonal bir gövde ve konik külahtan oluşmaktadır. Portal nişi oldukça derin ve üzeri mukarnaslarla örtülmüştür. Kapıyı değişik genişlikte palmet motifli beş silme çerçevelemiştir. Sağda ve solda iki gömme sütuncuk yer alır. Geniş silmelerden en dıştakinde bir vazocuk içerisinden çıkan stilize bir hayat ağacının kapıyı kuşattığı görülür.
Taç kapının sağında ve solunda iki taraflı olmak üzere dört tane kabartma ele alınmıştır. Kalın birer silmenin çevrelediği bu panolardan sağdakinde çift başlı kartal panosu bulunmaktadır. Çifte Minareli Medrese’de kullanılan geometrik süslemeler daha çok avludaki sütun gövdelerinde, eyvanların cephelerinde, öğrenci odalarının kapı silmelerinde görülür. Bitkisel bezeme ise, taç kapıda avlu sütunlarının birbirine bağlayan kemerlerin yüzlerinde ve kümbetin içinde karşımıza çıkar. Bugün kısmen tahrip olmuş 16 oluklu firuze rengi çini kakmalı tuğla minarelerin kürsüleri dikkati çeker. Uzun yıllar medresenin 1. Alaaddin Keykubat’ın kızı Huvand (Huand) Hatun zamanında yaptırıldığı ileri sürülmüştür. Bunun için yapının bir adı da Hatuniye Medresesi’dir. Medresenin 1285-1290 yılları arasında İlhanlılar zamanında yaptırıldığı düşünülmektedir.

CAMİLER

Ulu Cami (Atabek Camii)


Şehir içinde Cumhuriyet Caddesi üzerindedir. Anadolu Selçuklu ulu camilerinin tüm özelliklerini yansıtır. Cami dikdörtgen planlıdır. Esas itibariyle güney duvarına dikey uzanan 7 neften oluşmaktadır. Geniş olan orta nef önünde kademeleri, silmeler ve kavallardan hafif sivri kemerler üzerine oturan bir ahşap kubbe bulunmaktadır. Üst üste yerleştirilmiş kalaslardan oluşan bu kubbeye halk tarafından “kırlangıç” denilir.
Kubbenin oturduğu “L” biçimli iki ayakla birlikte yapının çatısını, sivri kemerlerin birbirine bağladığı 28 ayak taşımaktadır. Orta nefte kubbenin önünde mukarnaslı iki ayna bulunmaktadır. Kubbenin küçük pencereleri ve bu tonozların ışıkları, orta nefi aydınlatmaktadır. Yapının diğer bölümleri beşik tonozla örtülmüştür. İç bölüm, cephelerdeki değişik sayıdaki pencerelerle yukarıdan aydınlatılmıştır. İç süsleme bakımından, mukarnaslı ikinci aynalı tonozla mihrap dikkati çekmektedir. Mihrap nişinin etrafını bir kısmı yok olmuş geometrik süslemeli kalın bir silme çevreler. Son onarımlarda kubbe dıştan çokgenli kesme taş tambur üzerine çinko ile örtülmüştür. Cami, Osmanlı döneminde 5 kez onarım görmüştür.

Lala Mustafa Paşa Camii

Erzurum’un merkezini oluşturan cami, Erzurum’daki ilk Osmanlı camisidir. Kitabesine göre 1562 yılında Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarbaşı Koca Sinan’ın eserlerinin listesini veren tezkirelere göre caminin mimarı Sinan’dır. Bir hamam, muvakkıthane, şadırvan, sübyan mektebi gibi ilavelerle cami zamanla bir külliyeye dönüşmüştür.
Mimar Sinan’ın İstanbul Şehzade Camii’ndeki gibi merkezi plan tipi ile inşa edilen cami, ortada dört payeye oturan merkezi kubbeyi dört yandan destekleyen yarım kubbeler, köşelerde de küçük kubbelerle derli toplu bir bütünlük gösterir. Caminin taç kapı çevresi 1870 yıllarında yenilenmiştir. Cami içerisinde çini alınlıklardan başka, halı, şamdan ve hat örnekleri bulunmaktadır.

Murat Paşa Camii


Şehir merkezinde, bulunduğu mahalleye adını veren Murat Paşa Camii, yanındaki hamamla birlikte sur kapılarından Erzincan Kapısı civarındadır. Kitabesine göre 1573 tarihinde Sadrazam Kuyucu Murat Paşa tarafından yaptırılmıştır. Lala Paşa Camii’nden sonra Erzurum’daki ikinci Osmanlı camisidir. Yapı plan ve mimarı bakımından, şehrin kendisinden sonra inşa edilen tek kubbeli camilerine bir model oluşturmuştur. Caminin minaresi, doğusundaki Ahmediye Medresesi’nin minaresi ile ortaktır. Minare yakın zamanlarda onarılmıştır.

KİLİSELER

Penek Köyü Kilisesi (Kalesi)

11. yüzyılda Gürcü Bana Krallığı’na ait bir tarihi eserdir. Yörede Penek Kalesi olarak bilinmesine rağmen bu yapı gerek plan ve cephe özellikleriyle, gerekse yapım tarzıyla kapsamlı bir kilise özelliği göstermektedir. Yöredeki diğer kiliselerle karşılaştırıldığında plan ve cephe özellikleriyle, yapım tekniğiyle farklılık arz etmektedir.
Yakın çevresinde kayalara oyulmuş mezar odasının olması, kendine has su yollarının izlerini taşıması, bu kilisenin dinsel bir merkez olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Plan olarak yöredeki diğer kiliselerden farklıdır. Diğer kiliselerde plan genelde dikdörtgen şeklindedir. Bu kilisenin planı daire şeklindedir. Ana mekânın üzerinin kubbeyle örtülü olduğu tahmin edilmektedir. Kubbe tamamen çökmüş durumdadır. Günümüze ana mekânın kubbe kasnağına kadar olan duvarları ve kısmen de çan kulesi kalmıştır. Ana mekânın içi tamamen kubbe molozlarıyla dolmuştur. Yapının kubbe kasnağına kadar olan kısmı ince sarı küfeki taşından, kubbe kasnağı, duvar içi dolguları, ana mekân kemer araları gelişigüzel moloz taşlarla örtülmüştür.

Meryem Ana (Bağbaşı) Kilisesi


Gürcü Kralı Büyük David tarafından 961-1001 yılları arasında yaptırılmıştır. Daha sonra camiye çevrilen yapı Hıristiyan mimarı özelliklerini korumaktadır. Sanat tarihi alanında araştırma yapan çok sayıda bilim adamı ve dindar Hıristiyanlar tarafından ziyaret edilmektedir. Tortum ilçesine 26 km. uzaklıkta olup, Bağbaşı köyündedir.

HANLAR VE KÖPRÜLER

Rüstempaşa Bedesteni

Kanuni Sultan Süleyman’ın Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır. Çarşıda daha ziyade oltu taşı satıcıları faaliyet göstermektedir.

Gümrük Hanı

Şehir merkezinde, Kongre Meydanı yakınında yer alır. Orijinal özellikleri büyük ölçüde kaybolmuş, üzeri toprak damla örtülü uzun bir mekân ile, bu mekânın birer kapıyla açılan dokuz hücreden ibaret hanın 18. yüzyıldan kalmış olduğu tahmin edilmektedir.

Cennetzade Hanı

Şehir merkezinde yer alan han, 18. yüzyıldan kalmışsa da çok değişikliğe uğramıştır. Son yıllarda bir yangın geçiren hanın planı, ortada dörtgen bir avlu ve avlu etrafında dizilmiş odalardan oluşmaktadır. Orta avluda 8 adet ahşap sütun tavanı ayakta tutmaktadır. Günümüzde iş hanı olarak kullanılmaktadır.

Kanberoğlu Hanı

Şehir merkezinde, Taş Mağaralar’ın aşağı kısmında yer alan hanın 19. yüzyıldan kalma olduğu sanılmaktadır. Han, uzun dikdörtgen bir avlunun iki yanına dizilmiş 21 dükkandan oluşan kesme ve moloz taşlardan yapılmış bir mimariye sahiptir.

Karasu Hanı


Aşkale’nin 32 km. batısında yer alan Osmanlı hanlarındandır. 17. yüzyıl başlarında derbent hanı olarak inşa edilmiştir. Han, sadece kapalı hol bölümünden oluşmakta bu yönüyle dikkat çekmektedir.

Çobandede Köprüsü


Erzurum-Kars karayolunun 58. km’sinde, Bingöl Çayı ile Hasankale Çayı’nın birleşme noktasında bulunan köprü, 1297 yılında İlhanlı Hükümdarı Gazan Han’ın veziri Çoban Salduz tarafından yaptırılmıştır.
Köprü 200 m. uzunluğunda ve yedi kemer gözlü olarak yapılmış olup, günümüze altı kemer gözü ve 130 m’lik bölümü gelebilmiştir. Üç renkli kesme taştan yapılan kemerlerin açıklıkları 11,5-15,5 m. arasında değişmektedir. Köprü ayakları ahşap ızgaralarla desteklenmiştir. Kemer boyunca yükselen ve kesik konik şeklinde sonuçlanan ayaklar üzerinde yatay kalın silmelerle Selçuklu üslubu ile işlenmiş geometrik geçme motifli süsleme şeritleri yer almaktadır.
Share this article :

Yorum Gönder

 
TOP
©. TÜRKİYE -
-