GOOGLE+

Home » » ADANA

ADANA

Rate it :





ADANA:01


ADANA’NIN TARİHİ


Tarih Öncesi Dönem

Arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilgilere göre Çukurova Bölgesi’nde çok eski devirlerden beri yüksek kültürlü medeniyetlerin yaşadıkları bilinmektedir.
Çukurova’nın belirgin tarihi Kitvanza Krallığı ile başlamaktadır. Bu konuda Hitit Devleti’ne ait kitabelerden bilgi alınmıştır. Bu Krallık M.Ö. 1335 yıllarında Hititlerin himayesine girmiştir.
Hitit Devleti’nin M.Ö. yaklaşık 1191 – 1189 yılları arasında batıdan gelen akınlarla yıkılması ile birçok küçük krallıklar ortaya çıkmıştır. Sırasıyla Kue Krallığı, Asurlular, Klikya Krallığı, İranlılar, Makedonyalılar, Selokidler, Çukurova Korsanları, Romalılar hakim olmuştur. Romalılar zamanında Çukurova ve Adana’nın geliştiği söylenebilir. Çünkü burada yapılan büyük köprüler, yollar ve sulama tesisleri ile başta Adana olmak üzere Çukurova oldukça gelişmiş ve önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Roma İmparatorluğunun yıkılışı ile birlikte İlk Çağ devri de kapanmıştır.
Eski Çağlarda Adana bölgesini egemenlikleri altında bulunduran gruplar şunlardır; Luvi Krallığı (M.Ö.1900) , Arzava Krallığı (M.Ö. 1500-1333) , Hitit Krallığı (M.Ö. 1900-1200), Kue Krallığı (M.Ö.1190-713), Asur Krallığı (M.Ö. 713-663) , Pers Satraplığı (M.Ö.612-333), Helenistik Dönem (M.Ö. 333-323) Selökidler (M.Ö. 312-133), Korsanlar Dönemi (M.Ö. 178-112), Romalılar (M.Ö.112-M.S. 395)

ORTA ÇAĞDA ADANA BÖLGESİ

Romalılar’dan sonra Orta Çağ’da Bizanslılar, Araplar, Selanikliler, Ermeniler, Mısır Türk Memlük Devleti, Ramazanoğulları buraya hakim olmuşlardır.
Ramazanoğulları Vakfiyesine göre bu dönemde; camiler, mescit ve medreselerle birlikte, yatılı ve yatısız yüksekokullar ve diğer kültür kurumları, sağlık ve sosyal hizmet veren kurumlar yapılmış, büyük imar atılımlarına girişilmiştir.
Orta Çağda Adana bölgesini egemenlikleri altında bulunduran gruplar şunlardır; Bizanslılar (M.S. 395-638), İslam Devri, Selçuklular, Ermeni Krallığı

Osmanlı Dönemi

Yeni Çağ döneminin sonunda ve Yakın Çağ’da buraya Osmanlı İmparatorluğu hakim olmuştur. ( 1517 – 1918 )
19 y.y. Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak üzere her türlü siyasi mücadeleye giren İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’ya yardım etmişlerdir. Kısa bir dönem sonra ( 1840 ) buraları tekrar Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir. 1867 yılında İdari Teşkilat kurularak Adana Vilayet haline getirilmiştir. 24 Aralık 1914’de Fransızlar antlaşma hükümlerine göre Adana’ya girmişlerdir. Daha sonra 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile 5 Ocak 1922’de Fransızlar Adana’yı terk etmek zorunda kalmışlardır.
Yeni Çağda Adana bölgesini egemenlikleri altında bulunduran gruplar şunlardır; Mısır Türk Memlukları, Ramazanoğulları, Osmanlılar.

Cumhuriyet Dönemi

Kayıplara sebep olan I. Dünya Savaşı, siyasi ve ekonomik üstünlük için birbirleri ile mücadeleye girişen Avrupa devletleri arasında ve Avrupa’da çıkmıştır. Kısa zamanda mücadele bütün kıtalara yayılmış ve Osmanlı imparatorluğu da bu savaşın içine sürüklenmiştir. Sonunda imparatorluk çökmüş toprakları parçalanmış, anayurt bile düşman istilası altında kalmıştır. Beş cephede birden ve pek çok devlete karşı savaşmak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması ile imparatorluk topraklarının pek çoğunu düşmana bırakarak çekilmiştir. İşte bu dönemde Suriye cephesinde kalan Türk birliği, o cephede Yıldırım Orduları komutanı olarak bulunan Mustafa Kemal idaresinde Halep’e çekilerek, tamamen yok edilmekten kurtarılmıştır. Zamanın sadrazamı İzzet Paşa tarafından, o sırada grup komutanı Liman Von Sanders’ten (Alman Komutanı) elindeki tüm grup komuta ve koordinasyon yetkisini Mustafa Kemal Paşa’ya devretmesi bildirilmiş ve bu devir-teslim işlerini gerçekleştirmek için 31 Ekim 1918’de Mustafa Kemal Paşa Adana’ya gelmiştir. Liman Von Sanders Paşa’nın Yenildik…bizim için her şey bitti sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor karşılığını vermiştir. İşte bu sözlerin özetlediği ve vurguladığı mücadele yılları 1922’ye hatta politik anlaşmaların bitimine kadar yani 1923’e kadar sürmüştür.
Mustafa Kemal Paşa 31 Ekim 1918’de geldiği Adana’da 11 gün kalmış, etrafın ve halkın durumunu inceleyerek bunu Genel Kurmay Başkanlığı’na bildirmiştir. Bu telgraflarda sadece mevcut durum değil, ileriye dönük düşünce ve uyarılar da yer almıştır.
İskenderun’a asker çıkararak işgal teşebbüsünde bulunurlarsa ingilizlere ateş açılacağını zamanın hükümet ve başbakanına telgrafla bildiren Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda kendine bağlı kumandalara da benzer bir emir vermiştir. Verilen emre göre denizden İskenderun’a çıkartma yapmak isteyen İngiliz ve Fransızlar’a ateşle karşı konulacaktır.
Tarihi açıdan bakılacak olursa, Adana’dan verilen bu ilk emir Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilk emridir. Nitekim, 15 Mart 1923’te Adana’ya tekrar gelen Mustafa Kemal Paşa bu durunu şu sözleriyle toplum ve tarih önünde kanıtlamıştır: Bende bu vekayiin ilk hiss-i teşebbüsü bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.Adana’dan İstanbul’a gönderilen telgrafların hiçbir olumlu etkisi olmadığı gibi, kısa bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargahı lağvedilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a çağrılmıştır.
Adanalılar, İstanbul Hükümetinin 23 Kasım 1918 tarihli, Adana ve dolaylarının boşaltılmasını zorunlu kılan kararını büyük tepki ile karşılamışlardır. Durumu protesto eden, böyle bir harekatın yaratacağı vahim hadiseleri vurgulayan bir telgraf dönemin İçişleri Bakanına yollanmıştır. Kısa bir süre sonra işgal kuvvetleri Mersin limanından Çukurova’ya girmiş, tüm kilit noktaları kontrol altına almış ve sonra Adana’yı işgal etmişlerdir. Bu işgal sırasında Türklere ait bütün sembol, arma, işaret ve levhalar yok edilmiş ve sistemli şekilde Türk halkının soykırımı yoluna gidilmiştir. Fransıs işgal kuvvetleri tarafından yine çok planlı ve katı bir şekilde uygulanan diğer bir işlem de Adana, Çukurova ve civarı bölgelere Ermenilerin yerleştirilmesi olmuştur. 1915 yıllarında yani I. Dünya Savaşı sırasında Anadolu’nun Doğu yöresinde isyan eden Türk halkını öldürüp, işkence eden ve Ruslara yardım ederek ülke içinde 5. kol olarak çalışan Ermenilerin 1915 tarihli Tehcir Kanunu ile Suriye’ye zorunlu göçleri sağlanmıştır. 1918’de Adana ve Çukurova’yı işgal eden Fransızlar kendi birlikleri içinde özellikle Ermeni askerleri getirdikleri gibi, Suriye’den 70 bin Ermeniyi Adana’ya, 12 binini Dörtyol’a, 8 binini Saimbeyli’ye yerleştirmişlerdir. Hatta Antep ve Maraş çevresine de 50 binden fazla Ermeni getirilmiştir. Bütün bu gayretler adeta I.Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi yine Avrupa devletlerine bu bölgede ileri karokol görevini görecek bir Ermeni Krallığının yeniden oluşturulması içindi. 1918-1919 yıllarında Adana’da tam bir terör ve cinayet dönemi yaşanmıştır.
Bunlar arasında Abdiağa çiftliği olayları, şehir içi cinayetleri, Taşköprü’de Türklerin çarmıha gerilişi ve kırbaçlanarak öldürülüşü gibi olaylar toplum şuurundan ve hatırasından çıkmayacak olaylar haline gelmiştir. Bunca terör ve baskı arasında Adana ve yöredeki Türkler, örgütlenerek Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatını oluşturmuşlardır. Çukurova, bölgelere ayrılarak, her bölgeye milis kuvvetleri ve komutanı atanmış ve bölge bölge tüm yöre bu milli direnme ve mücadele teşkilatının denetimine girmiştir. Şubat 1920’den itibaren milli kuvvetler düşmana karşı zaferler kazanmaya başlamış ve her zafer daha iyi bir örgütlenme ve daha yüksek bir moral kuvveti sağlamıştır.1920’de Toroslar’dan Fransızlara saldırı başlatılmıştır. Sonuçta 27 Mayıs 1920’de Fransız orduları komutanı Menil, milli kuvvetler tarafından esir alınmıştır. Kar Boğazı Olayı olarak bilinen olay, Kuvayi Milliyenin ilk siyasi zaferidir. Bunu takiben 28 Mayıs 1920’de Fransızlar Mersin-Adana hattına çekilmişler ve kuzey Çukurova (Kozan ve diğer dağlık bölgeler) tamamen kurtarılmıştır. Düzlük, ovalık yörelerde Ermeniler zulüm ve şiddeti artırmışlar ve sayısıs cinayetler işlemişlerdir.10 Temmuz 1920’de Ermeniler tarafından Türklere karşı büyük bir şiddet ve soykırım harekatına girişilmiş ve bu harekat sonucu onbinlerce Türk Toroslara doğru kaçmıştır. Dörtgün süren bu hareket tarihte Kaç Kaç olayı olarak isimlendirilmiştir. 5 Ağustos 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozantıya gelmiş ve orayı il haline getirerek Pozantı Kongresini yapmışlardır.
Daha büyük direnişe geçen Türkler çok büyük kayıplar vermişlerdir. Buna rağmen Kasım 1920 sonlarında Fransızları ağır yenilgiye uğratmayı başarmışlardır. Sonuç olarak Fransa, T.B.M.M. hükümetini resmen tanıyarak barış yoluna gitmiştir. Türk-Fransız barış anlaşması, 20 Ekim 1921’de Ankara’da yapılmıştır. Bu anlaşma gereğince 5 Ocak 1922’de Fransızlar Çukurova’dan tamamen (getirdikleri Ermenileri de beraberinde götürerek) çekilmişlerdir. Fransızlarla gidemeyen veya yerli olan Ermeniler de bölgeden kaçmışlardır. Bunlardan 120 bini tekrar Suriye’ye, 30 bini Kıbrıs veya İstanbul’a gitmişlerdir. 5 Ocak 1922 kurtuluşunu kutlama amacı ile Büyük Saat ile Ulu Camii arasına çok büyük bir bayrak çekilmiş ve daha sonra bu bayrak çekilmesi olayı il’in kurtuluş günlerinde tekrarlanmıştır. Bayrak Adana’nın simgesi haline gelmiştir. Adana ve Çukurova halkı milli kuvvetlere katılarak yurdun diğer cephelerinde de çarpışmış ve anavatanı düşmandan kurtarma mücadelesinde sonuna kadar yer almışlardır.

ADANANIN TARİHİ YERLERİ

MİSİS (MOPSUESTİA) ÖRENYERİ


Misis, Ceyhan Nehri (Pyramos) kenarında, tarihi İpek Yolu üzerinde Adana’dan sonra kurulmuş ikinci bir geçit durumundadır. Misis’in tarihi, üzerinde bulunduğu muhtemelen neolitik döneme (M.Ö. 6000) tarihlenecek Höyük ile başlar. Misis! Truva kahramanlarından Mopsus’un kurmuş olduğu söylenmektedir. Hitit, Asur, Makedonya ve Selevkosların eline geçmiş, Roma ve Bizans dönemlerinde de önemli merkez olmuştur.M.S. 8. yy’dan itibaren Abbasiler döneminde yeniden imar edilmiştir.
1517’den sonra Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine girmiş olan Misis’te bugün ayakta kalmış olan eserler şunlardır.
M.S. 4. yy’a ait mozaikler, 9 gözlü taşköprü, Akropol’deki surlar şehir kalıntıları ve 1542 yılında yaptırılan Havraniye Kervansarayı ile 1648 yılında yaptırılmış tek kubbeli, kübik mescit bulunmaktadır.

YUMURTALIK/AYAŞ (AEGAE) ÖRENYERİ


Yumurtalık Adana’nın en güzel iki sahil ilçesinden biridir. İlk kurulduğu tarih tam olarak bilinmeyen Ayas/Aegae Antik Kenti, Helenistik dönemde Bergama’daki gibi dünyanın üç Asklepion Tapınağından biri ile ünlü idi. Roma İmparatorluk döneminde gelişmesini devam ettiren Ayaş ortaçağda doğunun Akdeniz’e açılan en önemli liman kenti olmuştur. Özellikle Cenevizli ve Venedikli tüccarlar Ayaş Limanında koloniler kurmuşlardır.
Ünlü seyyah Marko Polo Çin seyahati için 1268 yılında bu limandan karaya çıkmış, seyahatini tamamladıktan sonra bu limandan gemiye binip Venedik’e geri dönmüştür.
1337 yılında Türk Memlûk Devletinin hakimiyetine giren Yumurtalık Ramazanoğlu Beyliğinin önemli bir ilçesi ve iskelesi olmuştur. Yumurtalık’taki Aegeae Antik kentine ait eserler Kaymakamlık binasının önünde toplanarak bir müze oluşturmuştur.
Ayrıca Ayaş ve Atlas kaleleri (11. yy) ile Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1536 yılında yaptırılan üç katlı gözetleme kulesi, Osmanlı Hamamı ve Roma Hamamı, sur duvarları ile Yumurtalık bilinmeyen bir hazinedir.

ANAVARZA


Roma İmparatorluğu döneminde Caesarea veya Anazarbus olarak anılan yer, Adana ili Kozan ilçesinin 28 Km. güneyindedir. Antik şehir duvarlarının hemen dışına kurulmuş küçük köyün ismi Dilekkaya’dır.
Kentin Roma imparatorluk devri öncesi tarihi hakkında hemen hemen hiç bir bilgimiz yoktur. M.Ö. 19 yılında kenti ziyaret eden imparator Augustus tarafından Caesarea adını alarak “Anazarbus yanındaki Caesarea” diye anılmaya başlamıştır. Anavarza Roma imparatorluk devrinin ilk iki yüzyılı boyunca büyük bir yarlık gösteremeyerek Kilikya eyaleti başkenti Tarsus’un gölgesinde kalmıştır.
Roma imparatorlarından Septimius Severus’un, Pescennius Niger ile yaptığı iktidar savaşı sırasında, Severus’un tarafını tutan kent, onun Niger’i 194yılında İssos’ta yenerek imparatorluğun tek hakimi olmasından sonra ödüllendirilerek tarihinin en parlak dönemini yaşamaya başlamıştır.
M.S. 204-205 yıllarında Kilikya, isauria ve Likaonia eyaletlerinin metropilisi olmuştur. M.S. 260 yılında diğer Kilikya kentleri gibi Anavarza da Sasani Kralı Şapur tarafından fethedilmiştir. M.S. 4. y.y.’da İsauria’lı Balbinos tarafından tahrip edilmiş olan Anavarza imparator II. Theodosius zamanında M.S. 408 yılında kurulan Cilicia Secunda (ikinci Kilikya) ve eyaletin başkenti olmuştur. 525 yılındaki büyük depremden zarar gören kent imparator Justinianus tarafından onartılarak Jistiniopolis adını almıştır. Ancak 561 yılında ikinci kez deprem felaketine uğramıştır. 6. y.y.’da kent büyük bir veba salgınına uğramıştır.
İslam’ın yükselmesini takip eden kargaşa dolu yüzyıllarda Anavarza, Araplar ve Bizanslılar arasında tampon bölge olarak kalmış ve sık sık bu iki taraf arasında el değiştirmiştir. 796’da Harun elReşid şehri yeniden kurduktan sonra 9. y.y.’ın ortalarında Halife Mutavakil (846861) Sis kalesini yeniden yaptırırken, Anavarza’da da aktif çalışmalar yapmıştır. Batı kapışının dışında olan bir kule harabesinde bulunan Kufi dilindeki bir kitabe parçasında onun ismi geçer.
10. y.y.’da Ayn Zarba yine yıkılmaya yüz tutmuş bir Arap şehri iken, üç milyon dirhem gibi çok muazzam miktarda para harcayarak Hamdani hanedanı Seyfüddevle şehri yeniden müstahkem hale getirmiştir. Bundan sonra yeniden Bizanslıların ilgi odağı olmuş ve zaferle sonuçlanan 964 seferinde Nicephorus Phocas Tarsus ve Mopsuhestia dahil, önemli bir çok kale ile birlikte Anavarza’yı da ele geçirmiştir.
Son defa olarak, Memlûklüler 1375’te Küçük Ermenistan Krallığını yıktığında tamamen harap oldu ve antik yerleşim yeri o zamandan bu yana bir daha kullanılmadı.

KARATAŞ MAGARSUS ÖRENYERİ


Adana’nın sahil ilçesi olan Karataş’ta Dörtdirekli denen mevkidedir.Antik Kilikya’nın önemli kentlerinden olan
Mallos’un dini merkezi olan Magarsus tapınaklarıyla ünlenmiştir. Özellikle İskender’in dua ettiği Athena tapmağı ile antik tarihte önem kazanmışlardır. Ancak Magarsus Örenyerinde ayakta pek eser kalmamıştır. Deniz boyunca uzanan şehir surları, bazı mimari yapı kalıntıları, tiyatro ve stadyum kalıntıları ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.

TUFANBEYLİ/ŞAR (KOMANA) ÖRENYERİ


Toros Dağları üzerinde, Adana’ya 210 km uzaklıktaki Tufanbeyli Şarköydedir. Şar Hitit döneminde Komana adıyla ünlü dini bir merkezdi. Tarihi Kayseri-Malatya yolu üzerinde yer alan Şar Örenyerinde ayakta kalan eserler Roma dönemine aittir. Ala Kapı denilen Kilise kapısı, Tiyatrosu, Kırık Kilisesi ve antik mimari parçaları önemlidir.



ALADAĞ/AKÖREN ÖRENYERİ


Toroslar üzerindeki Aladağ ilçesinin bir beldesi olan Akören yeni tespit edilmiş ören yeridir. Yapılan araştırmalarda iki mahalleden oluşan Örenyerinde ayakta kalmış olan dört adet kilise, yapı kalıntıları ve sokak izleri tespit edilmiştir. Yazıtların incelenmesinden burasının antik Roma döneminden beri yayla olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.

 CEYHAN/SİRKELİ MUVATTALİ KABARTMASI

http://seyahat.buneki.org/content/images/adana/oren_sirkeli.jpgEski MisisCeyhan Karayolu üzerinde, Sirkeli Köyünde Ceyhan Nehri kenarında bir kaya kitlesinin üzerindedir. Yanındaki Sirkeli Höyüğündeki 1938 yılında ABD’li Arkeolog Prof. Dr. Garstang’ı yaptığı kazılardan sonra 1922 yılında yeniden başlanan kazılarıyla ünlenmiştir.
Hitit İmparatoru Muttavali’nin Mısır Firavunu Ramses ile yaptığı ünlü Kardeş savaşına giderken uğradığı için burası kutsanmıştır. Muvattali Kabartması Anadolu’daki en eski Hitit kabartmasıdır.

KALELER

Adana’da çok sayıda tarihi kale vardır. Ceyhan’dan, Tarsus’a kadar 40-50 dağ kalesi olup bunlardan meşhur olanları şunlardır:
ADANA KALESİ:
Abbasi Sultanı Halife Harun Reşid tarafından, eskiden kalan kale yıkıntıları üzerine 781’de yaptırılmıştır. 1836’da Adana’yı işgal eden Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yıktırıldığı için bugün temellerinin bir bölümü kalmıştır.Evliya Çelebi seyahatnamesinde; “Dört köşeli çevresi dört yüz adımdır. Yedi kulesi, iki kapısı vardır” der. İlk devirde yapılan kalenin bir duvarı nehire dayanmış olup, diğer üç kenarı hendeklerle çevrilidir ve 7 burcu vardır.http://www.gelarabul.com/wp-content/uploads/2014/07/adana-kalesi-fotografi-gelarabul.jpg


YILAN KALE



Ceyhan’a 6 km uzaklıktadır. Halk arasında ismi (Şahmeran)’dır. Misis’e yakındır. Ortaçağda Haçlı seferleri esnasında kurulmuştur. Taş yapı ve 9 kuleli olup, tepe üzerindedir.

ANAVARZA KALESİ

iKozan’ın 22 km kuzeydoğusundadır. M.Ö. 9. asırda Asurlular tarafından yapılmıştır. 795 senesinde Abbasilerin eline geçmiştir. Sonra Ramazanoğulları’nın eline geçmiştir. On dördüncü asırda kullanılmaz olmuştur. Roma ve Bizans devrinde tamir edilmiştir. Justiniaus tamir ettirmiştir. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır.


http://www.osmaniyekulturturizm.gov.tr/Resim/50212,toprakkalejpg.png?0TOPRAK KALE
:Toprak bir tepe üzerindedir. Osmaniye’nin 8 km batısında bulunan kale, Adana’nın doğusundadır. Çukurova’yı güneyden gelecek saldırılara karşı korumak için yapılmıştır. M.Ö. 3. asırda yapılmış olup Romalılar, Abbasiler, Selçuklular, Ramazanoğulları ve Osmanlılarca tamir edilmiştir. Duvarları ayaktadır.
KOZAN KALESİ


:Kozandadır. Asurlular tarafından yapılmıştır. 44 kulesi vardır. Çevresi yaklaşık 6 
km’dir. Defalarca tamir görmüştür. Kısmen ayaktadır.

SİS KALE

Kozan-Sis KalesiCeyhan civarındadır. Ortaçağa aiddir. Geçen asır tamir gördüğü halde harabe halindedir.


MİLVAN KALE

Adana’ya 48 km uzaklıktadır. Karaisalı yakınlarındadır. Ortaçağda yapılmıştır. Halen yıkıntı halindedir.Annaşa, Haruniye, Hemite, Bucak, Dumlu, Feke, Cardak, Kum, Savranda, Semen kaleleri Adana’daki diğer kalelerdir.

CAMİLER

HASAN AĞA CAMİİ


Eski caminin hemen arkasındadır. Planı, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. 1558’de Ramazanoğlu Piri Paşa zamanında Ramazanoğlu Halil Beyin kölesi Abdullah oğlu Hasan Kethüda ile azadlı köle Atike tarafından yaptırılmıştır (1501-1703). Klasik devir Osmanlı cami mimarisinin Adana’daki tek örneğidir. İnşası 25 sene süren camiin güney duvarında, 1671’de Çukurova’ya gelen Evliya Çelebi’nin imzası vardır.


ESKİ(YAĞ)CAMİİ VE KULLİYESİ

Adana merkezinde ve çarşı içindedir. “Yağ Camii” ismi ile de anılır. Ramazanoğulları devrinde yaptırılmış olan bu cami Osmanlı devrinde esaslı bir bakım görmüştür. 1558’de Piri Paşa, caminin yanına bir de medrese ilave ettirmiştir. Sarı renkli taştan (küfeki) yapılmış giriş kapısı, on dört-on beşinci asrın bir san’at şaheseridir. İnşaatına 1501’de başlanmıştır. Bu cami yapılmadan önce aynı yerde kilise vardı.

ULU CAMİİ VE KULLİYESİ

Ramazanoğulları tarafından yapılan en büyük ve meşhur bir camidir. Hala dimdik ayaktadır. Osmanlı devrinde tamirat görmüştür. İnşaatına 1513’de başlanmış ve inşaat 1541’de Piri Mehmed Paşa tarafından bitirilmiştir. Selçuklu, Memluk ve Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşır. Stalaktikli ve arabesk süsleme çift bordürle bezenmiştir. Bütün kemerlerinde, doğu avlu kapısının iç ve dış cephesinin yapımında siyah-beyaz mermerler kullanılmıştır. Mihrabı mermerdendir. Üst bölümlerinde bulunan yarım daire içinde on altı ve on yedinci asır çinileri dikkati çeker. Beyaz zemin üzerinde lacivert, kırmızı firuze renklerle stilize nar ve erik çiçekleri, hançer yaprakları ile süslü motiflerin sanat değeri yüksektir.
ŞEYHOĞLU CAMİİ
Kayalıbağ mahallesinde bulunan bu eser, 1758 yılında inşa edilmiştir. Cami hakkında ayrıntılı bir bilgi mevcut değildir. Bu eserin güneyinde yer alan odalar medreseyi, güneydoğusundakiler ise kütüphaneyi oluşturmaktadır. Kütüphane 1218 h. (1803 m.)’de Şeyh Dindari Efendi tarafından yaptırılmıştır.


MEMİŞ PAŞA CAMİİ


Türkocağı Mahalles’nde yer alan cami, önceleri Havutluoğlu Mescidi diye anılırken 1825 yılında Adana Valisi Memiş Paşa tarafından onarım yoluyla yeniden yapılması dolasıyla Memiş Paşa adıyla anılmaya başlamıştır. Memiş Paşa Camii yontma taşlarla doğu, batı ve kuzeyinde dördü aşağıda büyük, dördü yukarda küçük olmak üzere olmak üzere sekiz penceresi bulunmaktadır. 27 Haziran 1998 depreminde hasar gören cami, 1998-2004 yılları arasında aslına uygun olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeniden inşa ettirilmiş ve 2005 yılı başında ibadete açılmıştır.

ALİ DEDE MESCİDİ

1704’de Ali Dede isimli bir şahıs adına Rakka valisi Mehmed Paşa yaptırmıştır.
CEYHAN ULU CAMİ

1868’de Nogay Abdülkadir Ağa tarafından yaptırılmıştır.
CEYHAN KURTKULAĞI CAMİİ


Ceyhan’a 12 km uzaklıkta 1601’de Haydar Ağa tarafından yaptırılmıştır. 1659’da Mimar Mehmed Ağa tarafından tamir ettirilmiştir.
YENİ CAMİ
Adana da Özeller Caddesi’nde bulunan bu Yeni caminin Adana’nın ünlü zenginlerinden Abdülrezzak Antaki’nin 1724 yılında camiyi yaptırdığı, Abdullah bin Ali Paşa’nın da 1729 yılda minaresini yaptırdığını bilinmektedir. Memluklu mimarisinin açıkça görüldüğü cami halk arasında Antaki ismiyle de tanınır. Dikdörtgen mimari ise dikkat çeken camide taş işçiliği ile dikkat çekmektedir. Caminin tavanı 10 küçük kubbe ile örtülüdür. Son zamanlarda artan çarşı esnafının isteğiyle caminin önüne ek binalar yapılmıştır. Yeni caminin minaresi caminin güney batısındadır. Adana da gezilip görülecek yerler arasında ulaşılması en kolay tarihi eserler arasında olan Yeni camiyi görmenizi tavsiye ederim.

YEŞİL MESCİD

Gencizade Hacı Mahmud tarafından 1741’de yaptırılmıştır. Kubbesini örten yeşil kiremitleri nedeniyle bu adla anılmaktadır.
KOZAN HOŞKADEM CAMİİ

Kadirli’dedir. 1448’de Mısırlı Türk-Memluk beylerinden Emir Abdullah Hoşkadem tarafından yaptırılmıştır.
RAMAZANOĞLU TÜRBESİ


Ulu Caminin bitişiğindedir. 1541’de Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Oyma taş işçiliği ile süslüdür. Türbenin içi on altıncı yüzyıl çinileriyle kaplıdır. Türbede, Ramazanoğlu Halil Bey ile torunları Mustafa Bey ve Mehmed Şah yatmaktadır.
AĞCABEY KÜMBETİ
Bahçe ilçesindedir. Ağca Bey’in oğlu Mehmed Ağa’nın türbesidir. Annesi tarafından 1856’da yaptırılmıştır. Kesme taştan, kare biçiminde ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir.

HANLAR ve ÇARŞILAR

GÖN HANI
1530’da Ramazanoğlu Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Üç yüz altmış dükkanlı ve bedestenlidir. Hanın tamamı yıkılmıştır. Geriye sadece giriş kapısı kalmıştır. Eski kapı 1960’ta restore edilmiştir.
TUZ HANI
Ulu Cami mahallesindedir. Kitabesinden 1497’de Ramazanoğlu Halil Bey’in yaptırdığı anlaşılmaktadır. Han düzgün taşlarla örülmüştür. Çeşitli zamanlarda tamir gören hanın bir bölümü yıkıktır. Batı köşesinde küçük bir mescid vardır.
HAVRANİYE (MİSİS)KERVANSARAYI
havraniyemisiskervansar
Ceyhan ilçesine bağlı Havraniye köyündedir. Selçuklulardan kalma eski bir kervansarayın yerine Sultan Dördüncü Mehmed’in emri ile sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde sadece giriş kapısı kalmıştır.
KURTKULAĞI KERVANSARAYI

Ceyhan ilçesinin Kurtkulağı köyü yakınında eski Halep kervanyolu üzerindedir. 1659’da Hüseyin Paşa tarafından Mimar Mehmed Ağaya yaptırılmıştır. Günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.
SOLUHAN KERVANSARAYIhttp://www.adanadan.biz/dosyalar/site_resim/icerik/galeri/buyuk/7367089.jpg
Kozan ile Feke ilçeleri arasında eski Kozan-Kayseri kervanyolu üzerindedir. Selçuklu-Osmanlı mimari tarzı özelliklerini taşıyan bir handır.

HAMAMLAR

ÇARŞI HAMAMI



http://i1.trekearth.com/photos/36941/dsc_0071.jpg



Adana hamamlarının en eski ve en büyüğüdür. 1529’da Ramazanoğullarından Piri Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çeşitli zamanlarda tamir gören hamam, 1945’de restore edilmiştir..
MESTAN HAMAMI

Mestan Hamamı Adana’da bulunan ve tarihimize ışık tutan, günümüzde de hizmetine en güzel şekilde devam etmekte olan ender hamamlardan birisidir. 1093 yılında (hicri 1682) Ramazanoğulları’na mensup Hacı Mahmut Ağa ismi ile tanınan kişi tarafından yaptırılmıştır. Hamamın genel mimari görünüm kare şeklindedir. Soyunmalık kısmının üstünü tramp intikalli bir kubbe örtmekte olup benzerine az rastlanan bir kubbe yapısına sahiptir. Ayrıca soyunmalık üzerinde aydınlatmayı sağlayan bir fener bulunmakta olup tüm soyunmalıkların üzerini pandantifli kubbe kapatmaktadır. Günün tüm yorgunluk ve stresini en güzel şekilde atabileceğiniz bu hamamda alacağınız hizmetten mutlaka memnun kalacaksınız. Eğer Adana’a yolunuz uğrar ve burada güzel bir Adana turu yaparsanız Mestan Hamamına giderek tüm yorgunluklarınızdan kurtulabilirsiniz. 


YENİ HAMAM

Musabalıoğlu Mustafa Bey tarafından 1133 H. (1720) tarihinde yaptırılan Yeni Hamamı'ın Giriş ve soğukluk kısmı kesme taşlarla yapılmış olup, hamamın diğer kısımları ise tuğlayla yapılmıştır.

Yeni Hamam

Sarı Yakup Mahallesi 34. Sokakta bulunmaktadır. Musabalıoğlu Mustafa Bey tarafından 1133 H. (1720) tarihinde yaptırılmış olan Yeni Hamam da, Adana’daki diğer hamamların plan şemasına uygundur.
Adı geçen hamam soyunmalık, ılıklık, sıcaklık ve tezhin merkezinden oluşmaktadır. Giriş ve soğukluk kısmı kesme taşla, diğer kısımları tuğlayla inşa edilmiştir. Kemerli giriş mahallinden sonra hamamın soyunmalık mahalline girilmektedir. Soyunmalık mahallinde betonarme tadilat yapılarak soyunma sedirleri ile betonarme kolonlar üzerine oturan asma kat ilave edildiği, bu tadilatlar sonucu mahallin kubbeyi taşıyan köşe kemerinin yıkılarak tahrip edildiği, bunun sonucu ve diğer sebeplerden dolayı soyunmalık mahallinin dış cephe duvarının dışa doğru eğilim yaptığı görülmektedir.
1720’de Musahalıoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Diğer hamamlara benzemektedir.

TAŞ KÖPRÜ:


 Seyhan Nehri üzerindeki şehrin iki yakasını birleştiren taş köprü, Romalılardan kalmadır. 3.10 m yüksekliğinde 13 m genişliğinde 21 gözlü ve taştan yapılmıştır. On yedinci asırda esaslı bir tamir görmüştür. Sultan Üçüncü Ahmed (1713) Adana valisine taşköprünün tamiri için ferman göndermiştir. 1847’de ise, Sultan Abdülmecid Han tamir ettirdi. Günümüzde yirmi bir gözden sadece on dördü kalmıştır.

BÜYÜK SAAT

Adana’nın sembolü olan kule, 1882’de Adana valisi Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kare prizma şeklinde olup, 32 m yüksekliğindedir. Şehrin merkezinde olan kule, şehrin Fransız işgalinden kurtulmasında, genç kızların işlediği Türk bayrağının asılması ile bayrağa önderlik etti.

Share this article :

Yorum Gönder

 
TOP
©. TÜRKİYE -
-