GOOGLE+

Home » » SAKARYA

SAKARYA

Rate it :



SAKARYA:


Sakarya’nın Tarihi


Tarih Öncesi Dönem
Sakarya, milat öncesi uygarlıklar döneminden Osmanlı Devleti’ne, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarih çizgisinde, Anadolu’ya renk veren kültürlerin birleştiği, 19. yüzyılda başlayan göçlerle, Kafkaslardan ve Balkanlardan gelen toplulukların oluşturduğu ve bu kültürlerin barış içinde yaşadığı bir ildir.
Sakarya hem tarihi hem de bugünü ile Türkiye’nin bir minyatür niteliği taşımaktadır. Farklı coğrafyalardan gelmiş olmak ve farklı kültürlere sahip olmak Sakarya’da ayrıştırıcı değil birleştirici ve kaynaştırıcı bir rol oynamaktadır.
Sakarya adını Sakarya Irmağından almaktadır. Frigyalılar M.Ö. 7. y.y. bu bölgede hüküm sürmekte iken, bu nehre kendilerinde kutsal sayılan “Sangari” adını vermişlerdir. Bu isim daha sonraları “Sangarios” ve saldırgan anlamına gelen “Zakhorion” şekline dönüşmüştür.
KRALLIKLAR DEVRİNDE SAKARYA
Sakarya ilinin bilinen tarihi Hititlerle başlamaktadır. Çünkü Anadolu’da ilk siyasi birliği Hititler kurmuşlardır. Bu dönem de M. Ö. XIII. Yüzyıllara rastlamaktadır. M.Ö. 1200 yıllarında Hint-Avrupa asıllı ve Deniz Kavimleri denen topluluklar, Friglerle birleşerek Hitit egemenliğine son vermişlerdir. Bu kez Frigler Sakarya Irmağı ile Büyük Menderes’e kadar olan bölgeye sahip oldular. Sonra da hakimiyet alanlarını doğuda Kapadokya, batıda da Kilikya’ya (Adana) kadar genişlettiler. Başkent ise Gordion şehriydi. Sakarya Irmağı ile Ankara arasında yoğunlaşan Friglere M. Ö. VII. Yüzyılın ilk yarısında Kafkasya üzerinden Anadolu’ya gelen Kimmerler son vermiştir. Aynı dönemde Ege bölgesine Lidyalılar hakim olmuşlar ve hakimiyet alanlarını Sakarya’yı da içine alacak şekilde genişletmişlerdi. Ancak milli bir ordu meydana getirememeleri, Lidyalıların ömrünün kısa sürmesine yol açmıştır.
SELÇUKLULAR DEVRİNDE SAKARYA 
XI. yüzyılın başlarında 1015 ile 1021 yılları arasındaki Kafkasya’dan Anadolu’ya keşif harekatı olarak yapılan ilk akınları Çağrı Bey gerçekleştirmiştir. Anadolu’nun fethi amacıyla girişilen esas akınlar ise, 23 Mayıs 1040 tarihindeki Dandanakan zaferinden sonra kurulan Selçuklu Devleti’nin hükümdarı Tuğrul Bey’in öncülüğünde 1048’den 1055 yılına kadar aralıklarla devam edildi. Bundan sonra da her yıl akınlar sürdü.
26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi, Bizans savunma hattını yıkarken, Anadolu’nun kapılarını da Müslüman Türklere açıyordu. Alpaslan da Çağrı ve Tuğrul Beyler gibi Batıdaki genişleme siyasetine devam etti. 1064’de Ani ve Kars kalelerini ele geçirdi. Komutanlarından bazılarını Anadolu’ya akınlar yapmaları için görevlendirdi. Bu akınlar zamanla Urfa ve Antakya yoluyla Malatya’ya kadar genişledi. Hatta zaman zaman Sakarya Irmağı’na kadar uzadı.
Selçuklular devrinde, Anadolu’nun tamamı hakimiyet altına alınınca bu nehre ve çevresine Sakarya adı verilmiştir. Sakarya ismi Türkler tarafından özellikle verilmiştir. İl merkezi olan Adapazarı ise daha yakın bir tarihte kuruldu. Orhan Gazi’nin Komutanlarından Konuralp tarafından Kentin 14. y.y. başlarında Tığcılar adıyla kurulduğu bilinmektedir. Tığcıları içine alan toprak parçası Sakarya’nın iki kolu arasında sıkışmış bir ada görünümünde olduğundan, daha sonraki yıllarda bu yerler “ADA” adıyla anılır oldu. Giderek bir alışveriş merkezi özelliği kazanmaya başlayan yerleşim merkezi ADAKARYESi ve ADAPAZARI adını aldı.
OSMANLILAR DÖNEMİNDE SAKARYA 
1071 Malazgirt Zaferi’ni müteakip Selçuklular, Horasan bölgesindeki Türk aşiretlerini Anadolu’ya yerleştirmişlerdi.
Osmanlı Devleti’nin özellikle İstanbul’un Fethin’den sonra, tüm Anadolu ve Balkanlarda istikrarı sağlaması ve müreffeh bir toplum yaratmasıyla başlayan süreçten Adapazarı ve çevresi de nasibini aldı. Osmanlının çöküş dönemlerine kadar Sakarya bölgesine sulh ve sükunet egemen oldu.
II. Mahmut zamanında (1837) Adapazarı, İzmit Sancağı’na bağlı bir, kaza haline gelmiştir. 22 Haziran 1954 tarihinde 6419 Sayılı Kanunla il olmuş ve Sakarya adını almıştır. Adapazarı ve civarının ilk Türk sakinleri göçebeliği terk ederek yerleşik düzene geçen Türkmen Aşiretlerinden Yörüklerdir. Bugün Adapazarı mahallelerinin adları Türk Oymaklarının adları ile anılır. (Tığcılar, Hazırcılar, Semerciler, Papuçcular, Çıracılar, Yağcılar gibi.)
Osmanlının çöküş dönemlerindeki olumsuzluklar Sakarya’yı da olumsuz etkilemiş, özellikle II. Mahmut dönemindeki Ayanlık sistemi bölgeye de zarar vermiştir.
Öte yandan bu dönemlerde Adapazarı bölgesine, çok önemli miktarda mülteci akını olmuştur. Bu akınları doğuran olaylar, 1853 Kırım Savaşı, 1850?60 arası Şeyh Şamil olayı ve 1877?78 Osmanlı-Rus (93 Harbi) Savaşı’dır. Ayrıca gerek Balkan Savaşları, gerekse II. Meşrutiyetin ilanından sonra Bosna-Hersek’in Avusturya’ya geçmesiyle çok sayıda göçmen Adapazarı’na yerleştirilmiştir. Bu göçler, bugünün Sakarya’nın zengin kültürel varlığının oluşmasına da zemin hazırlamıştır.
KURTULUŞ SAVAŞINDA SAKARYA 
Adapazarı’nın Kurtuluş Savaşında da önemli bir yeri vardır. Ali Fuat Cebesoy, Sırrı Bey Hasan Cavit Bey, Çerkez Sait Bey, Koçzade Mahmut Bey, Metozade Hüzeyin Efendi, Abdurahman Bey, Cevat Bey, Kaymakam Tahir Bey, İbsiz Recep, Kazım Kaptan, Halit Molla gibi pek çok kahramanımız Kuva-i Milliye hareketine sağladıkları yardım ve destekle milli mücadelenin şerefli sahifelerinde yer almışlardır.
Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu müfettişliğine atanmış ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştı. Havza ve Amasya genelgelerini yayınlayıp kongreler yaparak Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştı. Üç yıl boyunca devam eden Milli Mücadele hareketinde ve Kuvayi Milliye’nin kurulması aşamasında Adapazarı ön saflarda yerini almıştır.
Adapazarı’nda ilk müfrezeyi kurmakla Yüzbaşı Rauf, Yüzbaşı Ramiz ve Trabzonlu Doktor Raik görevlendirilmişlerdi. Onlar da Meto Hüseyin ve Mehmet Beylerin katkılarıyla bu görevi tamamlamışlardı.
Aynı anda Adapazarı, Hendek ve Geyve’de de Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuştu. Düşman ise paralı ajanlar vasıtasıyla ayaklanma çıkarma çabasını sürdürmekteydi. Adapazarı’nda Kuvay-ı Milliye teşkilatını kurup, Mustafa Kemal Paşa’ya bağlılık mesajını çekenler şunlardı: Belediye Başkanı Fahri Bey, Müderris Harun, Ali Faik, Adil Hasan, işadamı Metazade Hüseyin, Mehmet Sıtkı, Ömer Faik, Fabrika Müdürü Necmettin, Dava Vekili İbrahim ve emekli Binbaşı İsmail Hakkı Bey.
Ayrıca Adapazarı çevresindeki Türk gençleri çeşitli çeteler oluşturarak, Ermeni ve Rum çeteleriyle mücadele ediyorlardı. Bunların belli başlıcaları Hendek, Akyazı ve Sapanca Bölgelerini kontrolünde tutan Kazım Kaptan Grubu, Kaynarca yöresinde Rum ve Ermeni çeteleriyle savaşan Halit Molla Grubu ve Karasu ile Kandıra Bölgesinde Ermeni çetelerine göz açtırmayan İbsiz Recep grubuydu.
10 Mayıs 1920’de Ahmet Anzavur Adapazarı ve Geyve bölgesinde ayaklanmış, ancak bütün savaşları başarısızlıkla sonuçlanarak 22 Mayıs 1920’de İstanbul’a gitmiştir. Kuvay-ı İnzibatiye de Eskişehir-İstanbul tren yolunu açmak ve Geyve Boğazı’na hakim olmak amacıyla ayaklanarak Sapanca ve Adapazarı’nı ele geçirmişse de Çerkez Ethem tarafından bozguna uğratılmıştır. İsyancılar Düzce ve Hendek’i ele geçirmişler ancak yine Çerkez Ethem tarafından etkisiz hale getirilmişlerdir.
Öte yandan 11. Yunan Tümeni İzmit’i işgal altında bulundururken, 24 Mart’ta Kırkpınar’ı, Sapanca’yı, bir gün sonra da Adapazarı’nı işgal etmişti. 3 ay süren Yunan işgalini milli çete grupları dağıtmışlardır.
İşgalin sinyallerini alan Adapazarı halkı önceden şehri boşaltmıştı. Kimsesiz kadın ve çocuklarda İran Konsolosluğu’na sığınmışlardı. 28 Mart sabahı Yunan birlikleri Sakarya’yı geçerek nehrin 500 metre doğusuna ilerlemişlerse de, Türk kuvvetleri yoğun çarpışma ile tekrar Yunan Kuvvetlerini nehrin batısına püskürtmüştü.
Ahşap Tavuklar Köprüsü birliklerimiz tarafından yakılmış ve düşmanın köprüyü kullanarak nehrin doğusuna geçmesi engellenmişti. Aynı amaçla Taşlık Köprüsü de yakılmıştı. Diğer taraftan görevi Kocaeli bölgesini düşman işgalinden kurtarmak olan, yeni bir kolordu kuruluyor, komutanlığına da Albay Kasım Bey atanıyordu. Kasım Bey Mayıs 1921 başlarında kolordusunu Düzce’den Geyve’ye naklediyordu. Bir alay Sakarya Nehri boyunca yayılırken, bir alay da Arifiye-İzmit güzergâhına yerleşmişti. Diğer bir alay da İzmit dolaylarında yedekteydi.
Düşmanın 19. Tümeni ise yeni bir düzenleme çerçevesinde 16 Haziran 1921’den itibaren İzmit’te toplanmaya başlamıştı ki, esas itibarıyla düşman Bursa’ya çekiliyordu. Ancak düşmanın Adapazarı’ndan çekilirken şehri yakmaması için tedbirler alınmış ve Sakarya Bölge Komutanlığı’nın üç baskın kolu, 21 Haziran 1921 sabahı erken saatlerde küçük bir çatışma sonucu şehre girmişti. Osman Kaptan, Kazım Kaptan kuvvetleri ile Molla Halit kuvvetleri şehirde asayişi sağlamış, Hükümet Konağı’na Türk bayrağını çekmiş ve kurtuluştan sonraki ilk sabah ezanını da Halit Molla bizzat okumuştu.
İşte bu yüzden her yıl 21 Haziran tarihi Adapazarı’nın kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.

 Sakarya’nın Tarihi Yerleri

Beş Köprü(Justinianos Köprüsü)
Bu köprünün yapımına Bizans İmparatoru Justinianos tarafından 533 yılında başlanmıştır.Beş Köprü, kendinden önce 4 ayrı yerde kurulan köprülerin Sakarya Nehri tarafından  yıkılması sonucunda 5. bir köprüye ihtiyaç duyulmasından dolayı inşa edilmiştir.
12 kemer üzerinde 429 m uzunluğu 10 m genişliği ile Bithynia bölgesinin en önemli anıtsal yapıtlarından biridir. Büyük kemerin açıklığı 23 m. Ayaklarının uzunluğu ise 6.5 m dir.Köprünün taşları üzerinde yer alan kitabe malesef  günümüze ulaşamamıştır.Kemerlerinin yüksekliği aynı olduğundan köprünün üzeri düzgündür. Sakarya nehri Adapazarı’nın batısından akarken, köprünün inşaatından bir süre sonra yatağını değiştirmiş ve doğusundan akmaya başlamıştır. Bugün köprünün doğusundaki birinci gözden tren yolu geçmektedir.
Harmantepe Kalesi
Bizans yapımı olan kale Adapazarı’na 18 km uzaklıktaki Harmantepe Köyünde’dir. Dört kapılı olan kalenin duvarlarının kalınlığı 2 m , yüksekliği ise 8-12 m arasındadır.İki katlı olan burçarında, mazgal delikleri mevcuttur.

Adliye Kalesi
Adliye köyünün 1,5 km güneyinde Sakarya Nehri ile Anadolu demiryolunun arasında bulunan bu kale Bizans yapımıdır.Duvar kalınlığı 2 m , yüksekliği 6 m ‘dir.İki burçlu olan kalenin nehir tarafındaki duvarı çökmüştür.
Paşalar Kalesi (Pamukova)
Sakarya ili Pamukova ilçesi Paşalar Köyü’nde oldukça sarp bir tepe üzerindeki kalenin yapım tarihini belirleyecek bir kitabeye rastlanmamıştır. Bununla beraber, sur duvarlarında yer yer Roma dönemine ait mimari parçaların ve mezar stellerinin kullanılmış oluşu, kalenin Bizans döneminde yapıldığını göstermektedir Kalenin kuzey ve güney sur duvarları arasında yapım farklılıklarının oluşu Erken Bizans döneminde yapılıp, geç Bizans Devrinde onarılarak kullanıldığını göstermektedir. Kale Geyve’den Mekece’ye kadar uzanan Pamukova’ya tamamen hâkim bir konumdadır.
Kaletepe denilen mevkideki kalenin ana kaya üzerindeki sur duvarları tepeyi yuvarlak biçimde çevirmiştir. Surların büyük bir bölümü tahrip olmasına karşılık kalıntılarından iri kesme taşlardan yapıldığı, taşların aralarına tuğla hatıllarının yerleştirilerek duvarların örüldüğü görülmektedir. Duvarlarda 9-10 m aralıklarla üç adet üçgen çıkıntının bulunuşu kulelerle takviye edildiğini göstermektedir Bu çıkıntıların arkasındaki mekânların üzerinin tonoz veya kubbe ile örtüldüğü izlerden anlaşılmaktadır.
Güney yönündeki surlar diğerlerinden biraz farklı bir görünümdedir. Burada diğerlerine göre daha küçük ölçüde 7-8 sıra taşlar üzerine tuğladan yuvarlak kemerli bir girişe yer verilmiştir. Surların içerisinde bulunan yapılar büyük ölçüde tahrip olmuştur. Bunun en büyük nedeni de kalede yapılan kaçak define kazılarıdır.

Orhan Cami
Adapazarı merkezde bulunan Camii M.S 1323 – 1325 yıllarında Orhan Gazi’nin emri ile yaptırılmış, zamanla yıkılıp hasar görünce II. Abdülhamit döneminde yeniden inşa edilmiştir. 1893 – 1894 yıllarında Adapazarı kaymakamı olan Nüzhet Paşa’nın girişimi ve halkın yardımıyla inşa edilmiştir.
Orhon Kapısı
Tarihi  İpek Yolu’nun geçtiği tahmin edilen yerde Mimar Sinan tarafından yapıldığı söylenen kemerin bugün yalnızca ana gövdesi ayaktadır. Kemerin ilk onarımı aslına sadık kalınarak 1905 yılında Yanyalı ve Vecihi Orhon tarafından yapılmıştır ve bugün bu kemer “Orhon Kapısı” veya “Vecihi Kapısı” olarak adlandırılmaktadır.
 Elvan Bey İmareti
Geyve’de bulunmaktadır. Yalnız imaret olarak 1450 yılında inşa edilen yapıya 1476 yılında üç kemerli bir revak eklenmiştir ve yapı günümüzde de bütün özelliklerini muhafaza etmektedir. Üç kubbeli olan yapının bahçesinde imaretinin adını aldığı Elvan Bey mezarı bulunur. I. Beyazıt zamanında yaşadığı, ancak, yapının daha eski olabileceği belirtilmektedir. Kesme taş ve tuğladan yapılan yapı bugün kütüphane olarak kullanılmaktadır.

Share this article :

Yorum Gönder

 
TOP
©. TÜRKİYE -
-