GOOGLE+

Home » » KÜTAHYA

KÜTAHYA

Rate it :

KÜTAHYA:


Kütahya’nın Tarihi


Tarih Öncesi Dönem
Anadolu ‘nun eski yerleşim yerlerinden birisi olan Kütahya ‘nın kuruluş tarihini kesin olarak belirlemek mümkün olmamıştır. Ancak tarihinin çok eskilere dayandığı anlaşılmaktadır. Sırasıyla Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Makedonya, Bitinya ve Bergama krallıklarının hakimiyetinde bulunmuş, daha sonra Roma İmparatorluğu ve onun ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu ‘nun hakimiyetine girmiştir.Antik kaynaklar Kütahya ‘dan “EZOP” un doğduğu şehir olarak bahsederler. Çocuklar için hayvanları konu alan masallar yazmış olan Ezop ‘un burada doğması, Kütahya ‘nın M.Ö. 6 yy ‘da mevcut olduğu anlamına gelir.Şehrin adı “Kotis ‘in şehri” anlamına gelen “Kotiaion ‘dan” gelmektedir. Burada ilk siyasi hakimiyeti Frigler kurmuşlardır. M.Ö. 546 yılında Pers kralı Kyros, Frig hakimiyetine son vererek Kütahya’ yı topraklarına katmıştır. Persler “Satraplık” adını verdikleri, bölümlere ayırdıkları Anadolu ‘yu ve tabi bu arada Kütahya ‘yı uzun süre ellerinde tutmuşlardır.Makedonya ‘lı Büyük İskender ‘in tarih sahbesine çıkması ve Persleri mağlup ederek Anadolu ‘yu hakimiyeti altına almasıyla Kütahya el değiştirmiştir.kutahya_aizanoi_antik_kenti (M.Ö. 333) Büyük İskender ‘in genç yaşta ölmesi üzerine imparatorluk parçalanmış ve Kütahya İskender ‘in kumandanlarından Antigonos ‘un eline geçmiştir.M.Ö. 278 yılında Bitinya krallığı Kütahya ‘yı topraklarına katmış, daha sonra da Bergama Krallığının eline geçmiştir.M.Ö. 62 yılında Sezar’ın damadı Pompeus, Kütahya ‘yı Roma İmparatorluğu topraklarına katmıştır. M.S.395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Kütahya, Bizans (Doğu Roma) imparatorluğunun hakimiyetine girmiştir.Kütahya, Romalılar zamanında Hiristiyanlığın önemli merkezlerinden biri haline geldi. Takibata uğrayan Hiristiyanlar Kütahya ‘ya sığındılar. Putperest Roma, şehrin tahsisatını kesti ve şehir ihmale uğrayarak bir süre bakımsız kaldı.Roma’nın Hiristiyanlığı resmen kabul etmesinin ardından Kütahya, Piskoposluk merkezi oldu.
Bizans döneminde ise Kütahya ‘nın önemi çok arttı. Bizanslılar şehre hakim ve kale inşasına elverişli buldukları sarp tepeye burçlar ile tahkim edilmiş iki kat sur içinde bir şato yaptılar. Bu şato, Germiyanoğulları ve Osmanlılar döneminde yapılan Kütahya kalesinin esasını teşkil etmiştir.Malazgirt ‘te Sultan Alparslan’a yenilen Romanos Diogenes, tahtını geri almak için giriştiği mücadelelerde yenilip esir düşünce, Kütahya ‘ya getirilip gözlerine mil çekilerek hapsedilmiştir. (Romanos Diogenes, daha sonra sevkedildiği Kınalı Ada ‘da vefat etmiştir.
KÜTAHYA’NIN TÜRKLERİN HAKİMİYETİNE GİRMESİ:
Malazgirt Muharebesinden sonra Türkler, hızla Anadolu ‘nun fethine giriştiler. 1071 yılından sonraki birkaç yıl içinde Anadolunun hemen tamamı Türkler tarafından fethedildi.Anadolu Selçuklu Devleti ‘nin ilk hükümdarı Kutalmışoğlu Süleyman Şah ‘ın kardeşi Melik Mansur, 1074 yılında Kütahya ‘yı fethetti. Kütahya, Anadolu Selçuklu Devleti ‘nin bir uç şehri oldu.Yirmi yıl kadar Türk hakimiyetinde kalan Kütahya, 1096 yılında başlayan birinci Haçlı Seferi sonucunda tekrar Bizans İmparatorluğu Hakimiyetine geçti. (1097)Sultan 2. Kılıçarslan’ın, ülkesini onbir oğlu arasında paylaştırması sırasında Kütahya, Gıyaseddin Keyhüsrev ‘in hissesine düştü. Daha sonra kardeşler arası taht kavgaları sırasında durumdan yararlanan Bizans, Kütahya ‘yı ele geçirdi ise de Sultan Alaattin Keykubat zamanında Selçuklu kumandanlarından İmadüddin Hezar Dinari tarafından üçüncü defa ele geçirildi. (1230)Uzun yıllar “Kale muhafızı” olarak Kütahya’ da kalan Hezar Dinari Kütahya ‘nın imarına çalışmış, bir çok eser bırakmıştır.
Kütahya ‘nın Melik Mansur tarafından fethedildiği yıllarda şehir Büyük Selçuklu İmparatorluğuna bağlı bulunuyordu. Melik Mansur ‘un Büyük Selçuklu İmparatorluğu hükümdarı Melikşah’a karşı ayaklanması üzerine Melikşah Ümera’dan Emir Porsuk Bey komutasında bir ordu göndermiş, yapılan savaşta Melik Mansur öldürülmüştür. (1090)
Bu olaydan sonra Emir Porsuk Bey kuvvetleri Kütahya ‘ya yerleşmiş, Porsuk Bey bir müddet Kütahya ‘da önemli akarsularından Porsuk Çayı ‘nın adı buradan gelmektedir.
GERMİYANOĞLU BEYLİĞİ DÖNEMİNDE KÜTAHYA:
“Germiyanlı” Türk aşiretlerinden birinin adı iken sonradan bir beyliğin ve ailenin adı olmuştur. Aşiretin ilk tarihi şahsiyeti olarak, Baba İshak İsyanı sırasında Malatya ‘da faaliyet gösteren Alişir oğlu Muzafferüddin ‘in adına rastlanır. Germiyanlı sülalesinden Kerimüddin alişir ‘in adı, Selçuklu saltana mücadelesinde Moğollar tarafından Müinüddin Süleyman Pervane ‘nin şikayeti üzerine öldürülen Selçuklu Emirleri arasında geçer.Malatya taraflarında bir bölgeye “Germiyan” adı verildiği Selçuklu ve Bizans kayıtlarında belirtilmektedir.Germiyanlı adının Malatya taraflarından batı Anadoluya gelen bu aşirete bu neden verildiği (Kütahya ‘lı gibi) tahmin edilmektedir.Germiyanlı Beyliğini kuran Yakup Bey, Moğollar tarafından öldürülen Kerimüddin Alişir Bey ‘in oğludur. Kendisi Anadolu Selçuklu Sultanı 3. Gıyaseddin Küyhüsrev zamanında devletin ileri gelen emirlerinden birisiydi. Görev sahası Ankara ve civarı idi.3. Alaattin Keykubad ‘a bağlı iken 1300 yılında bağımsızlığını ilan etmiş. Kütahya Merkez olmak üzere beyliğini kurmuştur. Beyliğin ilk müstakil idarecesi olan Yakup Bey devri (1300-1340)  Germiyanoğullarının en güçlü dönemini oluşturur. Yakup Bey ‘in hakim olduğu topraklar, bazı kaynaklarda Yakub-ili adıyla adlandırılmıştır.Bazı kaynaklarda Bizans’ın Yakup Bey devrinde Germiyanoğullarına yıllık 100 bin dinar vergi ve hediyeler gönderdikleri belirtilir. Yakup Bey ‘den sonra yerine oğlu Mehmet Bey (1340). Onunda 1361 yılında ölümü üzerine yerine oğlu Süleyman Şah geçti.Osmanlı Sultanı 1. Murat, oğlu Şehzade Bayezid ‘e Süleyman Şah ‘ın kızı Devlet Hatunu istemek üzere bir heyet gönderdi.  Süleyman Şah ‘da cevabi bir mektupla devrin ileri gelen alimlerinden İshak Fakih ‘i Osmanlı başkentine gönderdi. İshak Fakih ‘in getirdiği hediyeler arasında meşhur Germiyanlı atları Denizli bezlere ile altın ve gümüş eşyalar bulunuyordu.Süleyman Şah, kızının çeyizi olarak Kütahya, Simav, Emet ve Tavşanlı ‘yı Osmanlılara bıraktı. Kendisi Kula ‘ya çekildi. 1381 yılında yapılan düğünden sonra Şehzade Beyezid Kütahya sancağına idareci olarak gönderildi.Ancak Kütahya, Ankara Savaşı ‘ndan sonra tekrar Germiyanoğulları ‘nın hakimiyetine geçti. (1402) Bu sefer beyliğin başında II. Yakup Bey vardı. Bu durum II. Yakup Bey ‘in 1429 yılında ölümüne kadar sürdü. Yakup Bey ‘in vasiyeti üzerine germiyan ülkesi Osmanlı hakimiyetine geçti.
Kütahya Germiyanoğulları zamanında tarihin en parlak devirlerinden birini yaşamış, iktisadi ve fikri bakımdan büyük gelişmelere sahne olmuştur.
Beyliğin merkezi olması sebebiyle Kütahya ‘da birçok mimari eserler inşa edilmiş, şair, edip ve fikir adamları bu şehirde toplanarak eserler kaleme almışlardır.
OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE   KÜTAHYA:
Osmanlı yönetimine geçtikten sonra Kütahya bir “Sancak Merkezi” oldu. 1. Murad ‘ın oğlu ve Germiyanlı Beyi Süleyman Şah ‘ın damadı olan Bayezin’ de Kütahya Sancak Beyi olarak görevlendirildi. Osmanlı Devletinin Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa 1451 yılında beylerbeylik merkezini Kütahya ‘ya taşıyarak buraya yerleşti. Kütahya uzun süre beyler beylik merkezi olarak kaldı.Timur Ankara savaşından bir hafta sonra Kütahya ‘ya gelmiş, çok sevdiği bu şehirde bir ay kalmıştır.Kütahya ‘da bulunan Ulu Cami ‘nin ilk şekli Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Kayıtlarda Ulu Caminin adı “Yıldırım Han Camii” olarak da geçer. Anadolu tarafına yapılan seferlerde Osmanlı ordusunun toplantı yeri ve aynı zamanda önemli bir uğrak yeri olan Kütahya önemli eserlerle de donatılmıştır. Tarihte bilinen ilk toplu iş sözleşmesi 13 Temmuz 1766 tarihinde Kütahya ‘da imzalanmıştır. O dönem Kütahya Valisi Ali Paşa ‘nın huzurunda yapılan görüşmeler sonucunda işveren ile işçiler arasında anlaşmaya varılmış, çırak, kalfa ve ustaların ücretleri ayrı ayrı belirlenmiştir. Söz konusu anlaşmada bahsedilen işçiler çinicilerdir.Kütahya adı Mısır Valisi Ali Paşa ile Osmanlı Devleti arasında yapılan savaşlar sonunda 1833 yılında yapılan anlaşma ile uluslararası alanda duyulmuştur. Zor durumda kalan Osmanlı Devletinin Rusya ‘dan yardım istemesi üzerine, Osmanlı Devleti üzerinde Rus nüfusu olmasını istemeyen İngiltere ve Fransa, Mehmet Ali Paşa ‘yı ikna ederek Kütahya Antlaşmasının yapılmasını sağlamışlardır.1848 ihtilalleri neticesinde başlayan Macar milli hareketi, Avusturya ve Rusya tarafından kanlı bir şekilde bastırılınca, hareketin liderlerinden Kossuth Lajos, Bathyayi ve Mesreras 1849 ‘da Osmanlı baskılarına rağmen Osmanlı Devleti mültecileri geri vermedi. Kossuth (Koşut) ve maiyeti Kütahya ‘ya yerleştirildiler. 1851 tarihine kadar Kütahya ‘da kaldılar. Kaldıkları ev bugün müze haline getirilmiştir ve ziyaretçilere açıktır.
MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA KÜTAHYA:
İZMİR ‘in 15 Mayıs 1919 da yunanlılar tarafından işgali ve düşman kuvvetlerinin anadolu içlerine doğrı ilerlemeğe başlaması üzerine bütün yurtta olduğu gibi Kütahya ‘da Kuvayi Milliye teşkilatı kuruldu ve 20 Eylül 1919 ‘da faaliyetlerine başladı.Kurulan teşkilat halktan maddi ve manevi büyük destek gördü. Teşkilat başkanı askeri şube reisi Nüzhet Bey ‘di.Çerkez Ethem Bey ‘in maiyetindeki müfreze kumandanlarından Piriştineli İsmail Hakkı Bey, Kütahya ‘ya gelerek “Müdafaai Hukuk merkezi” ile müştereken faliyet göstermeğe başladı. Silah, cephane ve para tedarikine ve asker toplanmasına başlandı. 21 Temmuz 1920 de başlıyan çalışmalar sonucunda kısa süre sonunda “Kütahya milli taburları teşkil edildi. 6 Ağustos 1920 de Afyon ‘da bulunan Mustafa Kemal Paşa, İsmail Hakkı bey ‘in daveti üzerine Kütahyaya geldi ve istasyonda “Kütahya milli alayını” teftiş ederek takdirlerini bildirdi. Kütahyada bir kaç saat kalan T.B.M.M. si başkanı Mustafa Kemal Paşa, ayrılırken, Mutasarruf said beye Kütahya halkına karşı takdirlerini bildiren bir yazı vermiştir.

Kütahya’nın Tarihi Yerleri

Aizanoi Antik Kenti

Çavdarhisar İlçe merkezinde olup, Kütahya’ya 60 km uzaklıktadır. Penkalas (Kocaçay) Irmağının yukarı kesiminde tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşayan Frigyalıların öncülü olarak antik kaynaklarda geçen Azan adlı mitoloji kahramanının su perisi Erato ile efsanevi kral Arkas’ın birleşmesinden Aızanoi şehrinin ortaya çıktığı sanılmaktadır. Aızanoı kenti, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitis’lerin ana yerleşim merkeziydi.
Kentin yüksek platosu üzerinde bulunan Zeus tapınağının çevresinde yapılan kazılarda, M.Ö. 3 bin yıllarına ait yerleşim izlerinin ortaya çıktığı görülmüştür. Helenistik dönemde bu bölge değişimli olarak Bergama’ya ve Bithynia’ya bağlı iken M.Ö. 133 de Roma egemenliğine girmiştir.
Roma imparatorluk döneminde tahıl ekimi, şarap ve yün üretimi sayesinde zenginleşmiş ve ünü bölge sınırlarını aşmış olan Aızanoı’de kesin kentleşme bulgularına ancak M.Ö.I.y.y. sonlarına doğru rastlanmaktadır. Yine ilk sikkelerin bu dönemde basıldığı bilinmektedir. Aızanoı antik kenti en parlak dönemini M.S.2 y.y. da yaşamış, büyük imar faaliyetleri görmüş ve bu dönemde bir çok yapı inşa edilmiştir. Erken Bizans döneminde piskoposluk merkezi iken,7.y.y.dan itibaren bu önemini yitirmiştir. Tapınak düzlüğü Orta Çağda bir hisara dönüştürülmüştür. Selçuklular döneminde Çavdar Tatarları tarafından üs olarak kullanılmasından dolayı (13.y.y.) buraya Çavdarhisar adı verilmiştir.
Aızanoı 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilmiş,1830-1840’lı yıllarda incelenmiş ve tanımlanmıştır. 1926 yılında M. Schede ve D. Krencker başkanlığında Alman Arkeoloji Enstitüsünce ilk kazılar yapılmıştır. Ara verilen kazı çalışmalarına 1970 yılından bu yana her yıl sistematik olarak devam edilmektedir.
Roma döneminde Antik kentte yaklaşık 80.000 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Kalıntılar arasında Anadolu’daki en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, 15.000 kişi kapasiteli tiyatro ve tiyatroya bitişik nizamda yapılmış 13.500 kişilik stadyum, iki hamam, dünyanın ilk ticaret borsa binası, sütunlu cadde, Kocaçay üzerinde ikisi ayakta kalmış beş köprü, iki agora, gymnasium, Meter Steunene kutsal alanı, nekropoller, antik bir bent, suyolları, kapı yapıları bulunmaktadır. Aızanoı antik kenti Efes, Bergama, Side gibi kentlerle çağdaştır.

Frigya Vadisi

Kütahya, Afyonkarahisar, Eskişehir üçgeninde, ”phrygia Epiktetus”(Küçük Frigya) dağlık yerleşimi olarak tanımlanan bölge, bugün ”Frig Vadisi” adıyla anılmaktadır. İl sınırları içerisinde, merkeze 7 km uzaklıktaki Yeni Bosna köyünden başlayıp, Kütahya’ ya 54 km uzaklıktaki Ovacık köyüne kadar, ilin doğusu boyunca uzanan alan; Sabuncupınar, Söğüt, İnli, Sökmen, Fındık ve İncik mağaralarının bulunduğu kuzey bölüm ile daha güneydeki Ovacık köyü, İnlice Mahallesi ve çevresini kapsar.
Kütahya’ nın doğusunda eski bir yanardağ olan Türkmen dağının tüfleriyle örtülü olan Frig yaylaları; M.Ö. 900-600 yılları arasında Frigler tarafından iskan edilmiştir. Volkan tüfünün kolay işlenebilir bir kayaç olması Figlerin bunları oyma ve yontma yoluyla çeşitli amaçlarla kullanmalarını sağlamıştır. O dönemden ana tanrıça Kybele’ ye adanmış açık hava tapınakları, sunaklar ve kaya mezarları ile savunma ve barınma amaçlı pek çok yapı günümüze ulaşmıştır. Daha sonra Roma ve Bizanslıların da yerleştiği bölgedeki kilise ve şapellerde, kök boyalı haçlar, meander motifleri, yazı ve fresk izleri hala seçilebilmektedir. Frigler ve Bizanslar tarafından kayalar oyularak yapılan, ”Deliktaş Kalesi” ve ”Penteser Kalesi” denilen doğal kaleler yer almaktadır.
Frigler Hint-Avrupa kökenli oldukları halde kısa bir süre içinde Anadolululaşmışlar ve bir yandan İon öbür yandan Geç Hitit etkileri altında kalmış olmakla birlikte özgün ve Anadolulu bir kültür oluşturmuşlardır. Friglerin maden ve ağaç işçiliğinde, dokumacılıkta ürettikleri eserler İon piyasasında beğeni kazanmış ve bu ustalar tarafından taklit edilmişlerdir. Makara, kulplu bronz tabaklar ve bronz kazanlar; dönemin ”teknolojik” bir başarısı olan altın, gümüş ve bronzlardan yaylı çengelli iğneler (fibulalar); değerli madenlerden giysi kemerleri, tokalar ve zengin bezemeli tekstil ürünleri; geometrik desenlerle süslü mobilya eşyası bunlar arasındadır. Topates denilen kilim sanatı, sonraki Anadolu uygarlıklarının kilim ve halı sanatlarını etkilemişlerdir.
Bölge Kapadokya’yı andıran doğal kaya yapısının yanı sıra çam ormanları ile kaplı ilgi çekici bakir bir bölgedir.

Seyitömer Höyük

Seyitömer Höyüğü, Kütahya İl merkezinin 25 km kuzeybatısında, Seyitömer Linyit İşletmesi Müessese Müdürlüğü (SLİ) rezerv sahasında, eski Seyitömer Kasabası’nın oturduğu alan içinde bulunan 150×140 metre ölçülerinde oval olup 24 metre yüksekliğinde eski bir yerleşim yeridir. Höyüğün tepesi yaklaşık 2000 m² lik düz bir alandır. Kuzeyi oldukça dik olan höyüğün güneyi yayvandır. Höyüğün altında bulunan 12 milyon ton kömür rezervinin kullanılabilir duruma getirilebilmesi amacıyla, 1989 yılından itibaren başlanan kazı çalışmalarına bir süre ara verilmiş, 2006 yılında Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji bölümü tarafından kazılara yeniden başlanmıştır. Kazı çalışmaları halen devam etmektedir.
Höyükte belirlenen ilk yerleşim Eski Tunç döneminden başlamaktadır. Dere kenarında olduğu anlaşılan bu yerleşim surla çevrilidir. Höyük, Eski Tunç döneminde elle yapılan çömlekçilik yerine kalıp kullanılarak yapılan bir çömlekçilik merkezi olmuştur. Hitit döneminde höyüğün surla çevrildiği belirlenmiştir. Sur içinde tekli ve çiftli nal biçimli ocaklar bulunan yapılar vardır. Bu dönemin üst evresinde demir işleyen atölye fırınlarına ait kalıntılar ile demir külçeler bulunmuştur. Frigya döneminde höyük yine kalın ve yüksek sur duvarlarıyla çevrelenmiş olup, son dönemlerinde höyüğün kuzey yamacına uzun bir merdiven yapısı, batısına ise basamaklı teras duvarlı büyük bir yapı yapılmıştır.
Höyüğün üst düzlüğünde bulunan Klasik ve Helenistik dönem yapıları tümüyle kazılarak ortaya çıkarılmıştır. Höyük bu dönemde de kalın ve kulelerle takviyeli sur duvarlarıyla çevrelenmiştir. Yapılar birbirine bitişik büyük kare ve dikdörtgen planlı düz veya balıksırtı sır altı taş duvarlıdır. Roma döneminde höyük zirvesinde bir tapınak yapısı olduğu temellerinden ve buluntulardan anlaşılmıştır.
Eski Tunç döneminden itibaren Seyitömer yaşayanları av ve tarımla uğraşmakta, küçükbaş hayvan yetiştirmekte, dokumacılık, çömlekçilik, maden işleme gibi sanayi üretimi yapmaktadır. Eski Tunç döneminden itibaren ana tanrıçaya tapınan höyük sakinleri, Roma döneminde ise baba Tanrı Zeus’ a tapınmakta idi. Bunlarla ilgili figürler, idol ve hayvan heykelleri çokça bulunmuştur. Kazılarda Roma ve Helenistik dönemlerine ait çömlek parçaları, ağırşaklar, sapan taşı, pota, çakmak taşından ve boynuzdan yapılmış kesici aletler, kemik halka, taş buluntular, Athena portresi, bronz sikke ve cam boncuklar bulunmuştur.
Yeni dönemde yapılan arkeolojik kazılarda daha önceden belirlenen Helenistik, Roma, Frig ve Tunç dönemlerine ait kültür katmanlarının varlığı tespit edilmiştir.

KÜTAHYA KALESİ


Antik dönemlerden beri iskan edilen kale 5. y.y.da Bizansların yaptırdığı surlarla, Selçuklular, Germiyanoğulları ve Osmanlılar tarafından yapılan onarım ve eklerle güçlendirilmiştir. Yukarı, iç ve aşağı kale olmak üzere üç bölümden oluşan kalenin sıkça yerleştirilmiş burçları, moloz-kesme taş karışımı ile tuğla sıralardan oluşmaktadır.
”Orta Hisar Mescidi” olarak bilinen Yukarı Kale (Kale-i Bala) Maruf Mahallesindedir. Taşkapıdaki yazıttan, Germiyanoğlu Süleyman Şah’ ın 1377-1378′ yıllarında yaptırdığı anlaşılmaktadır. Moloz taş ve köşelerde kesme taş kullanılan, kiremit örtülü yapının minare kaidesi, düzgün kesme taş arasında iki sıra ağaç hatılı döşenerek yapılmıştır. Aşağı Hisar Mahallesinde bulunan Aşağı Kale Mescidi (Kale-i Sagir), altıgen planlı küçük bir mescittir. Kerpiç sıvalı olmasına rağmen tamamen tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır. Mescidin altında taşlardan yapılmış su tesisi vardır. Tabanı zamanla değişikliğe uğramıştır. Aşağı Kale’deki bu su tesisinin herhangi bir kuşatmada susuz kalmamak için yapıldığı tahmin edilmektedir.
Kütahya Kalesi Evliya Çelebi’ ye göre 72 burca sahiptir. Burçlar çok sık aralıklarla yerleştirilmiştir. Kütahya Kalesinde ayrıca iki çeşme, iki mescit ve Cumhuriyet döneminde yapılmış bir döner gazino ve kır kahvesi bulunmaktadır. Kütahya Kalesi Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsislidir. Kalenin bazı kısımlarında onarımlar ve iç kısımda çevre düzenlemeleri yapılmıştır.

HANLAR VE BEDESTENLER

Büyük Bedesten

15.yüzyılda Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılan anıtsal yapı, 2008 yılına kadar sebze meyve satış yeri olarak kullanılmakta iken, Kültür ve Turizm Bakanlığından sağlanan ödenekle restore edilmiş olup, geleneksel el sanatları teşhir ve satış yeri olarak kullanılmaktadır.

Küçük Bedesten

15.yüzyılda Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılan anıtsal yapı, 2008 yılına kadar eski ve yeni eşya alım satım yeri olarak kullanılmakta iken, Kütahya Belediyesince restore ettirilmiş olup, kuyumcular çarşısı olarak faaliyet göstermektedir.

Rüstem Paşa El Sanatları Çarşısı

Karagözpaşa Camii civarında Balıklı Caddesinde bulunan, Kütahya’ nın sahip olduğu eski yapılardan biri olma özelliğini taşıyan ve Kanuni Sultan Süleyman’ın Veziri-Azam’ı aynı zamanda damadı olan Rüstem Paşa tarafından 1550 yılında yaptırılmıştır. Kitabesi Kütahya Arkeoloji Müzesinde olup, 1930 lu yıllarda yıkılmıştır. Giriş kapısı ve tespit edilebilen kısımları orijinaline uygun olarak restore edilen medresenin orijinal hali bilinmediği için de aslına uyarlanarak yeniden yapılmış, günümüzde Kütahya’ ya özgü yöresel kıyafetlerin ve geleneksel el sanatlarının üretiminin yapılarak sergilendiği bir çarşı haline getirilmiştir.

Çakırsaz Hanı

Altıntaş ilçesi Çakırsaz Köyündedir. Selçuklu dönemi yapısı olan Han, Germiyan Beyliği ve Osmanlı döneminde de kullanılmıştır. Hana, doğu cephesinden eyvanlı yuvarlak kemerli bir kapıdan girilir. Kapının alınlığında, altıgen taşların arasında üçgen tuğla parçalarının oluşturduğu petek bezeme görülür. Hanın girişi kesme taş ve aralarında üçer sıra tuğla, diğer kısımlarda moloz taşların harçla tutturulmasıyla örülmüştür. Han tonoz örtülü üç sahanlı kapalı hanlar grubuna girer.
Sahanları birbirinden ayıran kemerler tuğla ile, kemer ayakları mermer malzeme ve kesme taş ile örülmüştür.
Han, Vakıflar Genel Müdürlüğünce restore edilerek 2008 yılında hizmete açılmıştır.

Eski Hükümet Konağı

İl Merkezi Saray Mahallesi, Fuat Paşa Caddesinde yer alan Eski Hükümet Konağı, Kütahya Mutasarrıfı (Vali) Giritli Ahmet Fuat Paşa (1893 -1908) zamanında, 1905 yılında yaptırılmıştır. Dış cephesi 1907 yılında Kütahya çinileriyle bezenmiş tek örnektir. Son dönem Osmanlı mimarisinin dikkate değer yapılarındandır. Binanın içinde duvarları çini ile süslenmiş bir mescidi vardır. 1999 yılında restore edilen tescilli anıtsal yapı günümüzde Adalet Sarayı olarak hizmet vermektedir.

Share this article :

Yorum Gönder

 
TOP
©. TÜRKİYE -
-